'Şehitler ölmez, vatan bölünmez…' diyoruz ya hep… İtikadımız da şehitlerin sıradan ölüler olmadığını söyler, ama gel bunu bir de analarına, babalarına, eşlerine, kardeşlerine, evlatlarına anlat…

Allah katında şehitlerin makamları yüce olsa da geride kalanlar için 'şehit yakını' sıfatıyla yaşamak büyük bir imtihandır.

Türk milleti, binlerce senedir şehitlerin ardından 'ağıtlar' yakar. Orhun abidelerinde bile 'sıgıt' diye yer bulan 'ağıt' geleneğini hatırlamanın tam zamanı, öyle değil mi?

EREN BÜLBÜL VE HEY ON BEŞLİ…

Maçka yaylalarında sıcak bir yaz günüydü. Karadeniz dağlarında tutunmaya çalışan bölücü eşkıyalar, yayla evlerinden un ve şeker çuvallarını çalınca jandarmaya durum ihbar edilmişti. Araştırma yapmak için yaylaya gelen jandarmaya yol gösteren on beş yaşındaki Eren Bülbül, hayatının baharında eşkıya kurşunlarına hedef oldu. Beraberindeki bir askerle beraber şehadet şerbetini içti.

Birkaç sene daha yaşasa, belki bir komşu kızına aşık olacak, 'Maçka yolları taşlı, geliyor kalem kaşlı' diye türkü söyleyecek olan dilleri ebediyen sustu. Onun ardından sadece ailesi değil koca bir millet ağıt yaktı. Ama ona en çok Çanakkale Savaşı'nda şehit düşen on beşli evlatlarımızın ardından yakılan Tokat ağıtı yakıştı:

'Hey on beşli on beşli / Tokat yolları taşlı

Onbeşliler geliyor / Kızların gözü yaşlı…

Giderim ilinizden/Kurtulam dilinizden

Yeşil baş ördek olsam/Su içmem gölünüzden…

Gidiyom gidemiyom/Sevdim terk edemiyom'

NECMETTİN ÖĞRETMEN VE BAYATLI ALİ OSMAN

Şanlıurfa'nın Siverek İlçesi, Çiftçibaşı Köyü'nde öğretmenlik yapıyordu 23 yaşındaki Necmettin Yılmaz… Terörist örgüt, genç öğretmeni devlet yanlısı tutumu nedeniyle kara listeye almıştı. Yaz tatili başladığında, memleketi Gümüşhane'de bulunan baba ocağına gitmek için yola çıktığında. Erzincan – Tunceli yolunda önü kesildi, aracı yakıldı, teröristlerce kaçırıldıktan haftalar sonra aziz naaşı Pülümür çayında bulundu.

Necmettin Öğretmene kim bilir kaç ağıt yakılmıştır. Ama ben kendisine, Kurtuluş Savaşı'nda şehit düşen Afyon Bayatlı Ali Osman'ın ardından kız kardeşi Şerife'nin yaktığı ağıtı çok yakıştırdım:

'İlkbaharda her çiçekler bezeri / Sonbaharda döker yaprak gazeli,

Kardeşim şehit olmuş nerde mezarı? / Felek beni taşa çaldı neyleyim.

Ben gurbeti geze geze yoruldum / Evvel altın idi şimdi pul oldum,

Değer bilmez kötülere kul oldum / Felek beni taşa çaldı neyleyim.

Kanatlarım yoktur çırpınıp uçmaya / Dizlerim tutmuyor karlı dağlar aşmaya,

Ellerim ermedi helalleşmeye / Felek beni taşa çaldı neyleyim.'

AYBÜKE ÖĞRETMEN VE MAGUSA LİMANI

Edremit'te yaşayan Çorumlu gencecik bir müzik öğretmeniydi Aybüke Yalçın. İlk görev yeri Batman'dayken yakaladı onu kahpe terör… Patlayan bir bomba, genç yaşta bizden aldı onu.

Aybüke Öğretmen bir Kıbrıs ağıtı olan 'Magusa Limanı' türküsünü çok severdi. İngiliz askerleri tarafından süngülenerek şehit edilen Ali isminde bir Kıbrıs Türkü için yakılan o ağıtla analım Aybüke kızımızı:

'Mağusa limanı, limandır liman, (aman aman)

Beni öldürende yoktur din iman.

Uyan Alim uyan, Uyanmaz oldun.

Yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun.

İskeleden çıktım yan basa basa (aman aman)

Mağusa'ya vardım gan kusa kusa…'

NEFİSE POLİS VE BALKAN AĞITI

Nefise Özsoy, Bulgaristan Türklerindendi. Öğretmenlik okumuş, atanamayınca çareyi polislikte bulmuştu. Mardin'in Midyat İlçesi'nde görev yaptığı ilçe emniyet müdürlüğüne yapılan bombalı saldırıda şehit olduğunda geride dört yaşında bir evlat bırakmakla kalmadı, beraberinde altı aydır karnında taşıdığı doğmamış bebeğini de cennete götürdü.

Nefise kızımızın ardından Mehmet Akif Ersoy'un 'Balkan ağıtını' yakıştırdım ben… Doğduğu topraklara atfen:

'Balkan'ı bildin mi nedir, hemşeri?

Sevgili ecdadının en son yeri…

Bir sıla isterdin a çoktan beri?

Şimdi tamam vakti... Uğurlar ola.

Balkan'ın üstünde sızan bir pınar

Bir yaradır, durmaz içinden kanar.

Hangi taşın kalbini deşsen; mezar.

Gör ne mübarek yer... Uğurlar ola.

Eş hele bir dağları örten karı:

Ot değil onlar, dedenin saçları.

Dinle: şehit sesleridir rüzgarı.

Durma levent asker, uğurlar ola.'