Milletin adamı, çok ciddî dönüşümler yaptı ama her şey bir tarafa 'kendine güven duygusu' kazandırdı bize. Küresel güçlerin tahakkümüne ses eden bugüne dek kim oldu ondan ve Atatürk'ten başka? Anap ve Doğruyol gerçeğini de çok iyi değerlendirip geçti yeniden partisinin başına. Bence yeni anayasaya hayır çıksaydı da cumhurbaşkanlığını bırakıp yine geçecekti. Yani Özal'ın yapmak isteyip de yapamadığını yapacaktı. Doğru yaptı ve şimdi bütün gözler yine onda, MHP'yi de kendisine bağladı liderlik gücüyle. Lakin rahat değil, şimdi daha meşakkatli bir yolun başında ve makam hırsıyla yanlış tuşlara basanlar yüzünden orkestrasını yönettiği çubuk daha hareketli, adeta titriyor. Diyor ki dava… Bırakın sen ben kavgasını! Sürekli uyarı sinyalleri vermesi, bu yüzden. Anlayana sivrisinek saz!

Yıllar önce 'Lütfen İnin Başbakanın Sırtından' diyen bir yazı yazmış; modeliniz Sayın Ahmet Demircan olsun, onun gibi bütünleşin halkla; nasıl olsa oyu liderimiz alıyor, ona yakın olduk bir kere kibrimizle keyfini sürelim diyemezsiniz, ilgilenin insanlarla demiştim özetle. Ancak sözlerim havada kaldı. Samsun'da 7 milletvekili 6'ya düştü, bir daha da çıkamadı. Köprülerin altından çok sular aktı şimdi. Gidenler gelenler oldu, oluyor. İnsan yüzüne bakmaktan kaçınanlar, özel kalemine çıkılamayanlar yerinde yok şimdi. Sağlık Bakanımız da Sayın Dr. Ahmet Demircan(!) Ancak liderin uyarılarına hala aldırış etmeyenler var, sanıyorlar ki halktan bilgi akışı yok. Uzatılan eli geri çevirir, haksızlıklarla mücadele etmezsek, yanımıza kalır.

Bir de güç gösterisi furyası çıktı sosyal medyada. Birisi önemli göreve geldi mi yanında poz verip, bakın benim yakınım ha, beni önemseyin mesajı veriliyor. Hele ben lidere yakınım fotoğraflarıyla özel bir adam olduğunu, ona ne dersem inandırırım mesajı vererek, halk üzerinde psikolojik baskı oluşturulduğunu gördükçe; gerçekten çok üzülüyorum. Doğru değil bu. Bana göre nüfuz ticareti gibi bir şey. Dürüst olalım, samimi olalım.

2001 yılında emekli olup Samsun kurucu il başkanıyla tanıştığım günden beri Adalet ve Kalkınma Davası dedim geliyorum. Kimseyle poz vermedim, vermem de. Uzmanlık alanımla ilgili açıklamalar yapmakla yetindim sadece. Mesela Olay Gazetesi'nde oyunlaştırdığım Manas Destanı'nı Ordu'da filme çekelim dedim, bu büyük bir turizm potansiyeli oluşturur dedim. Samsun-Ordu arasını mekan alan 70-80 arası tarihe tanık roman Vebal'i yazdım ve dava arkadaşlarıma dağıttım, İş İçinde Eğitim projelerini duyurmaya çalıştım. 16 sene geçti, dava arkadaşlarımdan yararlanma talebi gelmedi, gelmiyor. Bu dava birilerine yakın olma davası mı gerçekten, millete hizmet davası mı? Bir saygıdeğer milletvekili arkadaşım sağ olsun eğitim kültür davamızı bir yerlere taşımaya çalıştı, lakin olmadı. Bunun bir nedeni vardır tabi ama elimde dedikodudan öte delil yok. Lidere bağlı üst makam sahiplerinin gereken hassasiyeti göstermelerini de buradan arz etmek istiyorum. Hiçbir vekilin referansı hafife alınmamalı. İnsanların dertlerini enine boyuna analiz edebilenler onlardır çünkü.

Lider hizmet davası diyor. Vekillere halkla iç içe olun diyor. Halktan geleni icraya götürecek kim? Anlamak lazım artık, liyakat demek lazım! %50+1 pabucu pahalı, onu çıkarlar uğruna yanıltmamak lazım. Cimere yüzbinler bilgi akıtıyor. Su gibi. Oradaki bilgileri ayıklayıp tasnif edenler liyakat sahibi ise doğru bilgiler ulaştırırlar lidere. Yanlış bilgiyle yanıldık, aldatıldık demek kalıyor geriye! Dava 2019'da yara alırsa, sen ben diyenlerin canı yanmayacak mı? Ona yakın buna yakın dolayısıyla lidere yakın diye diye hep indir kaldır belli kişiler gelmemeli göreve, liyakat sahibi kenarda köşede kalmışlara da bir bakmak lazım. Kimileri diyor ki Allah bize daha uzun yıllar hizmet nasip etsin! İyi de kardeşim, niye hep sen, başka kimse yok mu, sen Hint kumaşı mısın demek lazım, yenilenmek lazım diyorsa hikayesiyle gönüllerde taht kurmuş lider, gereğini yapmak lazım, hep ben dememek lazım!