Yıl 1921. 1911'den beri kah İtalyanlar, kah Balkanlılar, kah bütün Batı ile vuruşan Türk halkı yorgun, yoksul, bitkin, ama hala ayaktadır ve hala vuruşmaya devam etmektedir. Vatan için, millet için, din için, devlet için. Sadece işgalciler ve onların efendileriyle değil payitahttaki işbirlikçiler ve onların kışkırttığı isyancılarla da vuruşmaktadır bu millet. Bir de cehalet var; Osmanlıyı yıkan ve o günün Anadolusunu da nefessiz bırakan cehalet.

8 Temmuz'da saldırıya geçen Yunanlı batıdan doğuya ilerlerken ordularımız geri çekiliyor. 14-18 Temmuz'da Kütahya-Nasuhçal hattında şiddetli çatışmalar var. Millet Meclisi Reisi ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa 18 Temmuz'da Garp Cephesi Karargahı'nda ve bütün birliklerimizin Sakarya hattına çekilmesi emrini veriyor. O meşhur 'Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı düşman kanıyla ıslanmadıkça terk edilemez' emri sadece Sakarya Meydan Muharebesi'nin değil aynı zamanda biz batı Türklerinin kaderini de belirler.

Sadece ordu değil geriye çekilen, halk da çekiliyor, dahası Ankara'dan Kayseri'ye doğru bir göç var. İlk gidenler kadınlar ve çocuklar, mebuslar sırada. TBMM Kayseri'ye taşınacak; Kayseri Lisesi'nin tarihi binası boşaltılmış, Meclis çalışmaları orada devam edecek.

Herkesin doğuya gittiği o günlerde Ankara'nın doğusundan, yakınından ve uzağından 180 insan değişik yollardan batıya, Ankara'ya yürümektedir. 180 inanmış insan, 180 okumuş yazmış insan, 180 aydın insan. Kimileri öğretmen okullarında, kimileri lise ve ortaokullarda, kimileri de il ve ilçe maarif müdürlüklerinde ve müfettişliklerinde görevli 180 insan, Ankara'da düzenlenen bir kongreye katılacak: Birinci Maarif Kongresi'ne.

Kongre 15 Temmuz 1921 Cuma günü, yani Kütahya-Nasuhçal savaşlarının ikinci günü Ankara Erkek Öğretmen Okulu'nda açılır. Bir konuğu vardır kongrenin, bir askerdir konuk; silahlı kuvvetleri Batı Cephesi'nde vuruşurken o ilim ordusunun öncüleriyle biraradadır. O ve onun nesli, cehaletin de en büyük düşman olduğunu bilen bir nesildir ve bir taraftan cephede ölüm kalım savaşı verirken diğer tarafta da geleceğin aydınlık dünyası için maarif ordularını kurmakta, düzenlemekte ve harekete geçirmektedirler.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa orada bir konuşma yapar. Dünümüzü doğru tahlil eden ve yarınlarımıza da rehber olacak muhteşem bir konuşmadır o. Bir bölümü aynen şöyledir: 'Şimdiye kadar takip olunan tahsil ve terbiye usullerinin milletimizin gerileme tarihinde en önemli etken olduğu kanaatindeyim. Onun için bir milli terbiye programından bahsederken, eski devrin hurafe ve doğuştan sahip olduğumuz özelliklerle hiç de ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, doğudan ve batıdan gelen bütün tesirlerden tamamen uzak, milli seciyemiz ve tarihimizle uyumlu bir kültür kastediyorum. Çünkü milli dehamızın tam gelişmesi, ancak böyle bir kültürle sağlanabilir. Gelişigüzel bir yabancı kültür şimdiye kadar izlenen yabancı kültürlerin yıkıcı sonuçlarını tekrar ettirebilir. Kültür, zeminle uyumludur. O zemin milletin karakteridir.'

İmza atmayan çıkar mı bu ifadelerin altına? Durunuz lütfen, bir bölüm daha alacağım o konuşmadan, altına tekrar tekrar imza atacağım bir bölüm daha: 'Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara özellikle -milletin- varlığıyla, hakkıyla, birliği ile çatışan tüm yabancı unsurlarla mücadele gereği ve milli düşünceleri kendinden geçerek ve her aykırı fikre karşı şiddetle ve fedakarca savunma zorunluluğu aşılanmalıdır. Yeni kuşakların bütün maneviyatına bu özellikler ve yeteneklerin aşılanması mühimdir.'

Kongre 21 Temmuz'a kadar sürmüş ve o günün şartları içinde son derece önemli konuları ele almıştır. Bir nesil düşününüz ki, o nesil, bir taraftan cephelerde düşmanla diğer taraftan da cephe gerisinde cehaletle aynı anda ve aynı kararlılıkla vuruşmaktadır. Ve yine bir nesil düşününüz ki o nesil, kılıçla kazandıkları zaferi sabanla tamamlamak mecburiyetinin idrakiyle daha kalıcı barış anlaşmasını imzalamadan iktisat kongresi düzenlemektedir.

Yeni bir eğitim ve öğretim yılı başlarken; Milli Mücadele neslinin aziz hatıraları önünde saygıyla bir kere daha eğiliyorum. Mekanları cennet olsun.