İki adam; biri şehzadedir o yıllarda, diğeri de asker; yolları Birinci Dünya Savaşı içinde bir Avrupa seyahatinde kesişir. Asker, Sultan'ın fahri yaveridir. Savaş bittiğinde şehzade artık sultandır, büyük biraderi ölmüş, Osmanlı tahtı ona miras kalmıştır. Tahta davet edildiğinde şaşkındır, 'Ben bu makam için hazırlanmadım… Şaşırmış bir haldeyim, bana dua ediniz' demektedir. Öbürü ise, hayata yokluklar içinde atılmıştır. Bir yarbay olarak katıldığı Birinci Dünya Savaşı'ndan İstanbul'a ordular grup komutanı bir tümgeneral olarak dönmüştür.

Kader onları bir kere daha buluşturacak ve ondan sonra yollarını ebediyen ayrılacaktır. 1919'la 1922 arasında biri İstanbul'da 'İngilizlerin himayesine sığınırken' diğeri Anadolu'da 'sine-i millette bir ferd-i mücahit' olarak emperyalistlere karşı vuruşmaktadır hem de boynunda Sultandan onaylı idam fetvasıyla. Eski Şeyhülislam Mustafa Sabri kaleme almış, mevcut Şeyhülislam Dürrizade Abdullah mühürlemiş, Sultan da onaylamıştır.

Mustafa Sabri, değişik mütareke hükümetlerinde dört defa şeyhülislam olarak görev alacak, zaman zaman da sadrazama vekalet edecektir. Teali-i İslam Cemiyeti'nin kurucularından ve başkanıdır. Yol arkadaşlarından birisi İskilipli Atıf diğeri de Said-i Kürdi'dir. Mustafa Sabri zaferden sonra aile fertlerini de yanına alarak Yunanistan'a kaçacak ve 'Tövbe yarabbi, tövbe Türklüğüme/ Beni Türk milletinden ad etme' diyerek Türklükten istifa edecektir.

Her neyse, yeri geldiğinde daha detaylı yazarız ikinci, üçüncü, dördüncü sınıf aktörleri ve aldıkları rolleri, biz yine İstanbul'a dönelim Sultana, Anadolu'ya geçelim yavere bakalım. Yaver 21/22 Haziran 1919'da Hüseyin Rauf, Ali Fuat Paşa ve Albay Refet ile birlikte bu milletin ilk bağımsızlık beyannamesini açıklıyor: 'Vatanın bütünlüğü, milletin istiklali tehdit altındadır. Mevcut hükümet çaresizdir. Milleti içinde bulunduğu durumdan yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır…' Sultan ise bundan yaklaşık 25 gün kadar sonra 15 Temmuz 1919'da The Morning Post muhabirine 'Ben daima İngiltere'ye hayranlık besledim ve daima İngiltere'ye dost bir siyasetin destekleyicisi oldum. Biz İngiliz milleti ile hükümetinin insaf ve insanlık duyguları ile adaleti temin için bize yardım edeceklerini ümit etmekteyiz' demektedir. Dediğine göre de İngiliz hayranlığını babasından devralmıştır.

Milletine inananlar galip geldiler, İngilizlere güvenenler ise vatanlarını terk ettiler. Şu mektup 622 yıllık bir hanedan adına da birçok hanedanlar kurmuş tarihin kadim iki milletinden birisi olan Türk milleti adına da bir utanç beldesidir:

'Dersaadet İşgal Orduları Başkomutanı General Harrington Cenaplarına

İstanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden, İngiltere Devleti-i Fehimesi'ne iltica ve bir an evvel İstanbul'dan mahalli ahara naklimi talep ederim.

16 Teşrinisani(Kasım) 1922 Halife-i Müslimin Mehmet Vahdettin'

Şarlatanın 'her ne geliyorsa yaverlerden geliyor' herzesinin kısa cevabıdır bu aktardıklarım. Gerekirse iki taraftan da daha onlarca belge ve bilgi aktarabilirim bir kısmı yaverin mücadelesine diğeri ise sultanın çaresizliği, korkaklığı ve çapsızlığına dair. Ama gerekmez, daha fazlası soytarıları olduğundan fazla ciddiye almak olur.