İnsan yaşadığı olaylardan çok şeyler öğreniyor...
Tecrübe dedikleri bu demek ki...
Dinlemek lazımmış!..
Yalan söyleyenden her şey beklenir...
Çünkü; yalan kötülüklerin başlangıcıdır...
İftira da atar, yalan da söyler...
Babası ve kardeşinin arkasından olmadık şeyler söyleyen;
ortağı için neler demez ki?..
Yeter ki, menfaatine dokunma!..
Geçenlerde bir arkadaşım, hortumcular için güzel bir söz söyledi:
Çalıp çırpmayla bir şey olunsaydı, fareler kral olurdu.
Bu da tecrübe...
Hayat, yaşandığı sürece insan öğreniyor ve çok şeylere tanık oluyor...
Her gün, bir ders aslında...
Bugün size; bir aşçının kızına verdiği hayat dersinin öyküsünü anlatacağım...
* * *
Genç kız, her gün hayatının ne
kadar berbat olduğundan yakınıyordu. Hayat, ona göre, çok
kötüydü ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmuştu. Bir
problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karşısına.
Genç kızın bu yakınmaları karşısında, aşçı olan babası, ona
bir hayat dersi vermeye niyetlendi. Bir gün onu mutfağa götürdü. Üç ayrı cezveyi suyla doldurdu ve ateşin üzerine koydu. Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca, bir cezveye bir patates, diğerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu.
Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye başladı. Kızı da hiçbir
şey anlamadığı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karşılaşacağı şeyi
görmeyi bekliyordu. Ama o kadar sabırsızdı ki, sızlanmaya ve daha ne
kadar bekleyeceklerini sormaya başladı. Babası onun bu ısrarlı sorularına yanıt vermedi. Yirmi dakika sonra adam, cezvelerin altındaki ateşi kapattı. Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabağa koydu. İkincisinden yumurtayı çıkardı, onu da bir tabağa koydu. Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana boşalttı. Kızına dönerek
sordu:
- Ne görüyorsun ?
- Patates, yumurta ve kahve, diye alaylı bir yanıt verdi genç kız.
Babası, kızından daha yakından bakmasını istedi. Patatese dokun dedi. Genç kız denileni yaptı ve patatesin yumuşamış olduğunu söyledi.
Aşçı, kızına aynı şekilde yumurtayı da incelemesini ifade etti.
Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını gördü. En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söyledi.
Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme
yayıldı. Ama yine de bütün bunlardan bir şey anlamamıştı. Bütün bunlar ne anlama geliyor baba diyerek sordu.
Babası; patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de aynı
sıkıntıyı yaşadıklarını, yani kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı.
Ama her biri bu sıkıntı karşısında farklı farklı tepkiler vermişlerdi.
Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştü. Yumurta ise çok kırılgandı; dışındaki ince kabuk içindeki sıvıyı
koruyordu. Ama kaynar suda kalınca, yumurtanın içi sertleşmiş
katılaşmıştı. Ancak, kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca, kendileri değiştiği gibi suyu da değiştirmişler ve ortaya tamamen yeni bir şey çıkmıştı.
- Sen hangisisin ? diye sordu kızına. Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin? Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin?
Yumurta gibi, kalbini mi katılaştıracaksın? Yoksa, kahve çekirdekleri
gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin?..

* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Mutlu ve huzurlu günler dileğiyle...