Kim istemez mutlu olup , mutlu etmeyi güzel duyguları paylaşıp gülümsemeyi gülümsetmeyi.

Kim istemez güne güzel başlayıp güzel bitirmeyi.

Cemal Süreyya'nın sözünü dinleyip müşekkel bir kahvaltı da etsen, yok olmuyor azizim olmuyor.

En iyisi sabahın seherinde bir koca şişeyi kökleyip içeceksin ki dünyaya tersinden bakabilesin.

Bir kere mutlu uyanabilmek için mutlu uyuman, keyifli düşler görüp sıcacık yatağında gerinerek uyanmalısın yeni doğan sabaha.

Lakin biz bütün gün kahırla ve kahırlı haberlerle yoğrulduğumuz için zaten ekşimiş bir hamur gibi giriyoruz yatağa.

Bilirsiniz ekşimiz hamur da kabarmaya doyamaz. İnsanın eline sıvaşır yapışır kalır.

Neye hangisine kabaracağımızı bilemedik. Kadın cinayetleri, şehitler, ölümler, zamlar vergiler daha niceleri.

Üstüne üstlük bir de hayvanlarımıza yapılan işkenceler.

Faytonlarda koşulan atların acı sonları. Yunus parklarındaki hayvanların çığlıkları .

Dağda taşta, ormanda, kuzuya, kurda, kuşa , ayıya yapılan insanlık dışı eylemler.

Kurban kesimi vahşeti. Mezbaha vahşeti. Av vahşeti...

En sonda ise sokak kedileri ve sokak köpeklerinin bitmek tükenmek bilmeyen çilesi.

Her gün sosyal medya, televizyonlar, gazeteler bu haberleri verirken.

Yüce meclisimiz hala hayvan hakları ile ilgili yasayı değiştirip olması gerekeni yapmamak için direniyor.

Ben neden yapmadıklarını biliyorum.

Çünkü adliyelerde dosyalar neredeyse sokaklara taşacak kadar çok.

Suç oranı tavan yapmış. Ek bir iş gücü olmasın diye hayvan hakları es geçiliyor.

5199 sayılı yasa TCK ya girdiği anda yeni hapishaneler gerekecek çünkü yer yok.

Hollanda hapishanelerini kiraya veriyor.

En azından hayvana şiddet uygulayanları orada yatırsınlar.

Bu yakarışı Adalet Bakanlığı duysun . Duymalı artık yeter...

Siz hayvana şiddet uygulayanı cezalandırmadıkça, insana şiddet artacak.

Artık görün ve anlayın bu gerçeği.

Sadece 2016 yılında 8 milyonun üzerinde hayvana şiddet uygulandığı söyleniyor.

Bu rakamı hecelemek ve yinelemek dahi korkunç.

Yasa ihlali ve suç işleme oranında dünyada neredeyse başa güreşiyoruz.

İnsanın kendinden daha zayıf ve güçsüz bir canlıya sırf gücünden faydalanarak eziyet etmesi, işkence etmesi, hunharca davranması, zehirleyip öldürmesi insanlıkla bağdaştırılamaz. Her türlü yaşam ihlaline karşıyız.

İnsan olmayan canlılarında yaşam hakları, onlara Tanrı tarafından bağışlanmıştır. Bu bizim hem dinsel, kültürel, toplumsal kısaca ulusal değerlerimizdir.

Okul müfredatlarında saçma sapan anlamsız uygulamaları kaldırıp hayvan sevgisini ve paylaşmayı içeren öğretileri derhal hayata geçirmeliyiz.

Aksi halde her 4 Ekim hayvan hakları günü biz hayvan hakkı koruyucularına utanç vesilesi olmaktadır. Koruyamadığımız hayvanlarımızdan özür bile dileyemez olduk.

İvedi olarak 5199 sayılı hayvan koruma kanunu kabahatler kanunu olmaktan çıkarılmalı ve ceza kapsamında ele alınmalıdır.

Özet olarak hayvana yapılan işkence v.s olaylar kabahat değil suç olarak telaffuz edilmelidir.

Üstelik işkence, tecavüz olayları karşısında devlet suçluya para cezası kesmektedir. En acısı da bu para devlet kasasına girmektedir. Öldürülen hayvan üzerinden devlet kasasına giren bu para, devletin ayıbıdır. Hapis cezaları acil olarak hayata geçmelidir. Üstelik hayvan öldürmek ile insan öldürmek arasında çok ince bir çizgi vardır.

Adalet Bakanlığı, adaletini biraz da hayvanlar için göstersin.

MERHAMET ETMEYENE MERHAMET OLMAZ…