Kurulduğu günden bugüne AK Parti'ye hiç oy vermedim. Partinin ve kurduğu hükümetlerin politikalarını ve uygulamalarını, özellikle de eğitim, kültür, hariciye politikalarını, özellikle de çözülmenin ana unsuru çözüm sürecini ve tarihe bakışını hep eleştirdim, elan da eleştiriyorum. Ama AK Parti'nin kurduğu bu hükümet de diğer tüm hükümetler gibi bir 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümetidir' ve sırf bu sıfatıyla bile benim de hükümetimdir. Ve ben bir Türk olarak, dış politikada hükümetimin yanında ve emrindeyimdir.

Şunu da hemen ve peşinen belirtmeliyim, 'yanında ve hatta emrinde' olmam hem diğer konulardaki hem de dış politika tercihleri ve uygulamalarındaki yanlışları dile getirmeme, eleştirmeme engel değildir ve olmayacaktır. Yanlış bulduklarımı bundan önce olduğu gibi bundan sonra da söylemeye devam edeceğim ama tekrar ediyorum, söz konusu dış politika ve hele de askeri bir operasyon olduğunda sonuna kadar devletimin, hükümetimin ve ordumun yanında ve emrinde olacağım, olmaya devam edeceğim.

Kıbrıs Barış Harekatı olduğunda Türk Haberler Ajansı Trabzon büro şefiydim. Sabaha karşı dört sularında, yazı işleri müdürümüz merhum Hasan Yılmaer ağabeyin telefonuyla uyandım. Kıbrıs Barış Harekatı'nın başladığını bildiriyordu. Radyoyu açtım, mehter cenk havaları vuruyor, Hasan Mutlucan davudi sesiyle serhat türküleri okuyordu.

Sevinç gözyaşları içinde Zühal'i uyandırdım, radyonun başında birlikte ağlıyoruz. Bir ara Zühal bana döndü ve o güne kadar hiç görmediğim bir kararlılık içinde 'Bana bak Osman, benim oyum bundan sonra Ecevit'in' dedi. Şaşırdım, sadece 'iyi' diyebildim. İnanmamış olmalı ki bir kere daha aynı kararlılıkla ve birkaç kelime ilavesiyle aynı sözleri tekrarladı: 'Sen bana karışamazsın, ben bu andan itibaren oyumu Ecevit'e vereceğim.' Ben 'Karışmam, sen ver, ben vermeyeceğim ama ilk gördüğümde elini öpeceğim' dedim. Karşılaşmak ve elini öpmek kısmet olmadı, hiç oy da vermedim ama Kıbrıs konusundaki tavrını hep şükranla yad ettim. Nurlar içinde yatsın.

Ölümüne Türkeş bağlısı bir MHP'liydim. Merhum Ecevit'e karşıydım ama onun ve rahmetli Erbakan Hocanın liderliğinde gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekatı her Türke gurur verecek milli bir harekattı. Milli mensubiyetim ve tercihlerim siyasi mensubiyet anlayışımın ve tercihlerimin elbet önüne geçecekti. Bugün olan da odur. Ve ben dün olduğu gibi bugün de devletimin ve milletimin yanında ve emrindeyim.

Ben Abdullah Gül'den bu yana uygulanan dış politikayı hep eleştirdim ve ne yazık ki zaman hep beni haklı çıkardı. Yine de eleştireceğim, bu hakkımı saklı tutarak yazıyorum bu yazıyı. Gerçek destek eleştirme hakkını saklı tutan ve yeri geldiğinde kullanabilenlerin desteğidir. Cenabı Hakk'tan ordumuzun Suriye'den zaferle dönmesini niyaz ediyorum.