Kültür ve Turizm Bakanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş '1936-1938 yılları arasında Türk Sanat Müziği'nin radyolarda çalınmasının yasak olduğunu' hatırlatarak 'Çok şükür, artık Itri'nin marşıyla herkesin 'Allahu Ekber' diyerek katılabileceği marşlarla şehitlerimizi defnedebiliyoruz' demiş.

Muhteşemdir Itri'nin Tekbir'i ve Salat-ı Ümmiye'si. Hele bir de Türk Sanat Musikisinin ölümsüz sesi Münir Nurettin Selçuk ikisini birarada okursa. Yahya Kemal Beyatlı Itri'den 'Bizim öz musikimizin piri' diye bahseder. Tekbir'i ' Ta Budin'den Irak'a, Mısır'a kadar, fethedilmiş uzak diyarlardan' ve 'Bütün baharlardan ses götüren rüzgara' benzetir. Yahya Kemal'e göre o sadece bir rüzgar değildir, 'vatan üzerinde hür esen' bir rüzgardır.

Sayın Kurtulmuş'un 'Itri ve onun muhteşem bestesi Tekbir' konusunda söylediği sözlerin altına tereddütsüz imzamı atarım. Ancak bugünün bir doğrusunu anlatırken Cumhuriyetin geçici ve çok tartışmalı bir yanlışına atıf yapmasını yadırgadım. Sayın Kurtulmuş sıradan biri değil. Bir akademisyen, deneyimli bir siyasetçi; bir ara bir partinin genel başkanıydı, sonra partisini bırakarak yıllarca ve ağır bir dille eleştirdiği bir başka partiye geçti, başbakan yardımcılığına kadar yükseldi. Şimdi de Kültür ve Turizm Bakanlığı koltuğunda oturuyor. Bu kimlik ve kişiliğin çok daha dikkatli olmasını istemek hakkımız, hatta hakkımızdan ötesi görevimiz.

Ne zaman ve nasıl olduğu ve süresi tartışılır olsa da belli bir süre Türkiye radyolarında Türk sanat musikisinin çalınmadığı doğrudur. Ama bunun Mustafa Kemal Atatürk'ün 'talimatı olduğu' iddiası yalandır, en azından yanlıştır. Onun bir sözünün 'kraldan fazla kralcılar tarafından yanlış anlaşılmasının' sonucudur ve yine Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatlarıyla sona erdirilmiştir.

Ben hep söylerim, siz bir dönemi yermek için sebep ihdas ederseniz başkalarına da sizin savunduğunuz dönemi ya da kişileri eleştirmek için koz verirsiniz. Siz Mustafa Kemal Atatürk'ü açıktan yahut ima yollu Batı musikisinden yola çıkarak 'kendi milli kültürümüze yabancı olmakla' suçlarsanız birisi de size son iki asrın halife sultanlarının uygulamalarından ve özel zevklerinden örnek göstererek ağır darbeler vurur.

Mehteri kimin kaldırdığını ve bandoyu ya da o günkü adıyla Mızıkayı Hümayun'u kimin kurduğunu sorar. Hangi padişahın Batı musikisi hayranı olduğunu, çocuklarına yabancı hocalardan piyano dersi aldırdığını ve Türk musikisinden nefret ettiğini sorar. Dahası yine hangi padişahın kız kardeşine hangi yabancı erkekten müzik dersi aldırdığını sorar. Sarayda ağırlanan ve izlenen operetçileri ya da Rus şantözleri sorar. Özel hayata girildiğinde sorulacak sorular sadece bilgisiz ya da art niyetli Osmanlıcıları değil tarihe bir bütün olarak bakan herkesi, bu arada beni de yürekten yaralar.

Bu konuya bu kadarla bile olsa girmek zorunda kaldığım için gerçekten üzgünüm. Buna bir de Numan Kurtulmuş gibi bende beyefendi intibaı bırakan birisinin sebep olmasına da daha fazla üzüldüm. Kültür Bakanlığı yeni çatışma alanları oluşturma makamı değil tam tersine milli birlik ve barışı sağlama makamıdır.