Haçlı kavramı tarihimizde Batı'nın Müslümanlara ideolojik amaçlı saldırıyı hatırlatır.

Bugün de aynı mıdır?

Tarihi olayların 'tekrarlanmazlığını' göz önünde bulundurduğumuzda tıpatıp aynı olmasa da benzerini yaşamaktayız.

Geçmişte toprağın üstü, bugün de toprağın altı(petrol- doğaigaz) için mücadele verilmektedir.

Türkiye bu mücadelenin tam ortasında bulunmaktadır.

Devletlerin sonsuz yaşama azimlerine paralel planları bulunur.

Bizlerin böyle bir derdimizin olmadığına bakmayın.

Bu nedenledir ki, her zaman atmacaya karşı bizler güvercin uzattık. Bir oraya bir buraya savrulduk. Esed'e bir anda kardeşimiz, bir anda zalimimiz, Barzani'ye bir anda dostumuz, bir anda hainimiz demek zorunda kaldık.

Adam özel güvenceye alınmış. Babası, yıkılmış Kürt Devleti'nin Genelkurmay Başkanlığını yapmış, Kürt Devleti uğruna ömrünü sürgünde Rusya'da ve Amerika'da geçirmiş ve kendisi de bu ideali için 16 yaşında eline silah almıştır.

Bu bölücü, referandumu iptal etse de idealinden vazgeçmiş olduğuna inanacak mıyız?

Eski haçlı akınlarını gerçekleştirenler bugünkülerden daha mert idiler.

O gün karşı koyanlar ise saldıranlardan daha mert idiler.

Bugün saldıranlar- maalesef- paraları ile birlikte değerlerini de çaldıkları Müslümanlara silahlarını gönderiyorlar. Müslümanlar da onlar adına birbirlerini öldürüyorlar.

Haçlı içimizde. Kale içten fethedilmiştir.

Ümmet'in içindeki hain üretme fabrikalarını ve çiftliklerini imha etmek zorundayız. Kendi çıkarları için ümmetin geleceğini ipotek eden yerli haçlıları etkisiz hale getirmeliyiz. Kaleyi kurtarmalıyız.

Ama nasıl?

Düşünelim biraz bakalım…Selam ve sevgi ile…