Doğruluk payı nedir bilmiyorum ama İngiltere ile Abdullah Gül'ün adı yan yana geldiğinde; olasılıklar artıyor elbette...
İngiltere Kraliçesi 2. Elizabet'in 2008 yılında, "Büyük Şövalye Nişanı" verdiği 11. Cumhurbaşkanı Gül, 2010 yılında da Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (Chatham House) kristal ödülünü de yine kraliçenin elinden almıştı...
Gül, doktorasını da İngiltere'de yapmıştı...
Bunu hatırlatmamın nedenine gelince...
Aydınlık Gazetesi yazarı İsmet Özçelik'in, 'İngiltere'nin adayı Gül!' başlıklı bir yazısında şu ifadeler dikkatimi çekti: "Ankara'da derin kulislere hakim bir tanıdığım aradı. 'Yüz yüze konuşalım' dedi. Buluştuk. Sonra da 'Şimdi sen benim anlatacaklarımı merak ediyorsun. Lafı fazla uzatmayayım' diyerek duyduklarını sıraladı: 'İngiltere, Cumhurbaşkanı adayını belirledi: Abdullah Gül! Amerika itiraz etmiş. 'Risk almaz, cumhurbaşkanlığını tepside ister' demiş. İkna etmişler. Tereddüt gösterseler de tamam demişler.'
Bu ülke için dertlenen herkesin utanacağı bir durum aslında...
Sanki "müstemleke" ülkeye "vali" atanacak!..
Aslına bakarsak, ABD ve AB'nin Türkiye'deki siyasi atraksiyonları yönlendirdiğini az çok okuyup, araştıran herkes biliyor zaten...
Hatırlanacağı gibi Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısına, Ekmeleddin İhsanoğlu'nu çıkaran ABD'nin has adamı Kemal Derviş değil miydi?..
Asıl merak edilecek konu ise CHP yönetiminin, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun babası Mehmet İhsan Efendi'nin, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı olduğunu bile bile MHP'li Ekmeleddin İhsanoğlu'nu yine MHP Genel Başkanı Bahçeli'ye önermesiydi...
Atatürk'ün kurduğu bir parti, nasıl olmuştu da böyle birini Cumhurbaşkanı adayı gösterebilmişti?..
Dedim ya ABD ve AB, menfaatinin peşinde...
Abdullah Gül elbette aday olabilir!..
Ancak, o ya da bir başkasının böylesine pazarlıklarla gündeme gelmesine isyan ederim...
Ne demek; Türkiye'ye "vali'' atıyormuş gibi davranmak?..
Ne demek; AK Parti'yi dolayısıyla Recep Tayyip Erdoğan'ı sandıkta yenmek yerine emperyal güçlerin yaptırımlarına umut bağlamak?..
Bunların konuşulması bile bu milletin aklıyla alay etmektir...
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının öncülüğünde başlatılan "Milli Mücadele"de, hem yoklukla hem de düşmanla savaşarak, o emperyalistleri ülkesinden denize dökmüş bir milletin evlatları olarak, böyle yaklaşımları duymak bize "utanç" veriyor!..