Hemşehrimdir Türk halk şiirinin büyük ustası Âşık Veysel Şatıroğlu; bugün bu büyük ustanın doğumunun 123'üncü yıldönümü kutluyoruz.

Tanımak kısmet olmadı, imkansızlığımdan değil bilgisizliğimden, gençlik çağımın cehaletinde o değeri anlayamamış olmamdan. Bugünkü bilgim ve aklım olsaydı ne yapar eder gider o sazı dinler o eli öperdim. Kaçırdığım fırsata her geçen gün daha bir hayıflanırım.

Şiirde 'sehli mümteni' diye bir sanat vardır; duyulduğunda çok kolay gelen ama söylemeye kalkıldığında bir türlü söylenemeyen sadeliği ama bir o kadar da muhteşem bir kudreti ifade eder. Bir başka deyişle hem yaratılıştan gelen bir kabiliyeti hem de bir ilmi ve irfanı anlatır. Yunus Emre'nin birçok şiirinde bu vardır; söz gelimi ' Beni bende demen bende değilim/ Bir ben vardır bende benden içeri' sözü ya da 'Cennet cennet dedikleri/ Birkaç köşkle birkaç huri/ İsteyene ver anları/ Bana seni gerek seni' deyişindeki gibi. Âşık Veysel 'sehli mümteni'nin son temsilcisidir ve en büyük ustalarından birisidir. Her diplomalıya çok kolay gelen ama hiçbir diplomalının o saflıkta ve o duyguda söyleyemediği 'Benim sadık yarim kara topraktır' ya da 'iki kapılı bir handayım, gidiyorum gündüz gece' dizeleri, onundur ve o sade söyleyişin zirvelerinde parlayan cevherlerdir.

Ona kimileri 'Bu toprağın sesi' diyor. Ne diyenlerde bir kasıt var ne de bu nitelemede bir yanlışlık. Evet, o bu toprağın sazıdır, sözüdür ve bu tabir doğrudur ama noksandır. O sadece bu toprağın değil, o bütün Türklük aleminin sazıdır, sesidir. O beş bin yıllık bir tarihin birikimlerinin ses olup bizi anlatması, saz olup yürek tellerimizi titretmesidir. O Türk tarihidir, o Tük dünyasıdır, o Türkçedir; kısacası o Türk milletidir. 'Türküz Türkler yoldaşımız/ Hesaba gelmez yaşımız/ Nerede olsa savaşırız/ Türküz, türkü çığırırız' diyen bir halk ozanına başka hangi unvan 'milletin sesi' kadar yakışır?

O kim olduğunu bildiği kadar birliğin önemini de bilir; onun için de 'İtimat edersen, benim sözüme/Gel birlik kavline girelim, kardaş' der; 'Çalışalım kurtulalım buhrandan/ Nedir senlik benlik usandık candan/ Irkımız neslimiz aynı bir kandan/ Yurdun yaraların saralım, kardaş' der.

Sevmeyi bilen yürek tek sevdayla yetinmez, aşığın gönlünde güzel ve pak olmak kaydıyla bin sevdaya yer vardır. Hem vatanı sever tavizsiz hem güzeli beklentisiz. 'Güzelliğin on para etmez/ Şu bendeki aşk olmasa' der sevgilisine, bu pek bilinir de 'Pervane ateşten sakınmaz canı/ Uğruna koymuşum başı bedeni/ Doldur tüfengini hedef et beni/ Yaram doksan dokuz yüz olur gider' dizesi pek bilinmez.

Bu milletin sesi ve sözü ve de sazı büyük usta Aşık Veysel bir şiirinde 'Aslıma karışıp toprak olunca/ Çiçek olur mezarımı süslerim/ Dağlar yeşil giyer bulutlar ağlar/ Gökyüzünde dalgalanır seslerim' diyor. Doğudan batıya, kuzeyden güneye bu ülkenin de büyük Türk dünyasının üzerinde de onun ve o sanat ve irfan deryasının unutulmaz öteki şairlerinin, aşıklarının sesi dalgalanıyor bir bayrak gibi. Ve biz onların sesi, onların sözü ve sazıyla dünden gelip yarınlara akıyoruz bir bereketli, bir berrak ve bir bent tanımaz nehir gibi. Nurlar içinde yatsınlar…