Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu ülke için yaptıklarını anlatmayacağım...
Bilen zaten biliyor...
Kifayetsiz muhterisleri, "adam" yerine koymuyorum zaten!..
Onların ağababaları, Milli Mücadele'yi ve Gazi Mustafa Kemal'i kötülemek için Yunan uçaklarından bildiri atanlar değil mi?..
Uzatmaya değmez!..
Bu milletin vergileriyle maaşlarını alıp, oturdukları makamların gücüyle millete sırtını dönenlere, Atatürk'ün anılarını aktarmak istiyorum...
* *
-BIYIKLI VE SAKALLI ATATÜRK
Atatürk arada bir güzel havalarda kırlara çıkmayı severdi. Bir arabaya atlar, bir süre gittikten sonra arabadan iner, biraz da yaya dolaşırdı.
Böyle bir gezinti sırasında dağ başında, kendisini tanımayan bir çobanla ahbaplığa girişmiş, sürüden, koyundan söz ettikten sonra aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:
-Sen Atatürk'ü bilir misin?
-Bilmez miyim efendi? Ona Gazi Paşa da derler.
-Peki ne yapmış Gazi Paşa?
-Efendi onun neler yaptığını sen daha iyi bilmelisin.
-Onu görmek ister misin?
-Ah, efendi istemem mi, ama ben onu nereden göreyim?
-Öyleyse bana bak, o bana çok benzer.
Çoban övünme saydığı bu söz üzerine dudak bükerek:
-Haydi oradan. Senin kılığında Atatürk mü olur? Sakalın bıyığın bile yok, karşılığını vermiş.
Atatürk, çobanın bu küçümsemesini sevimli bir anı diye anlatır ve şöyle bitirirdi.
-Çobanın masum hayalini bozmadım ve onun kafasında bıyıklı, sakallı kalmaya razı oldum.

* Mehmet Ali Ağakay'ın Atatürk'ten 20 Anı kitabından...
* * *
-'CUMHURİYET'TE ANGARYA YOKTUR...
'Cumhuriyet'in ilanından sonra idi. Karadeniz'de bir gezintiye çıkmıştı. Kendisine eşlik edenler arasında bulunuyordum. Rize'ye geldik. Yolların düzgünlüğü ilgisini çekmişti.
Valiye: 'Yollarınızı nasıl bu hale getirebildiniz?' diye sordu.
Vali de anlattı; yakın köylüleri jandarmalarla toplattırmış ve yol onarımında çalıştırmış.
Ata'nın kaşları çatıldı. Oldukça sert bir dille:
'Vali Bey' dedi. ' 'Corvee' nedir bilir misin? Öyle ise ben söyleyeyim: Angarya demektir. Ve şu anda bilmeniz lazım ki, kanunsuz hiçbir vatandaşı işten alıkoyamaz, onu çalışmaya zorlayamazsınız. 'Cumhuriyet'te angarya diye bir şey yoktur.'
*Kemal Arıburnu'nun Atatürk'ten Anılar kitabından...
* * *
-KÜÇÜK KAHYA...
Gazi Paşa, 12 Eylül 1929 günü Yalova'da tanıdığı ve himayesine alıp bir haftadan beri sağlığına kavuşması için Şişli Etfal Hastanesi'ne yatırdığı Sığırtmaç Mustafa'yı gece saat 02.00'de ziyaret etti.
Gazi'nin anlatışına göre: 'Geçenlerde bir gece hastaneyi teşrif etmişler: Sığırtmaç Mustafa, ufacık demir karyolasının içinde bir (lama) sessizliği ve vakar ile yatıyormuş. Büyük hamisini görünce, beyaz dudaklarında hafif bir gülümseme belirmiş:
-Nasılsın Mustafa?
-İyiyim.
-Sana iyi bakıyorlar mı? Memnun musun?
-Memnunum, ama köye dönsem daha iyi, işler yüzüstü kaldı.
-Zarar yok; Mustafa, zaten ben seni kendi yanıma alacağım. Çiftlikte kahya olacaksın. Buraya seninle pazarlık etmeye geldim. Söyle bakalım ne istersin?
Çocuk bir müddet düşünüyor, taşınıyor, sonra kestirip atıcı bir tavırla:
-Ben kahya olamam, diyor.
-Neden?
-Ben küçüğüm de ondan.
-Yaparsın canım, hele bir düşün.
Küçük çoban. Gene mülahazaya dalıyor ve susuyor:
-Bu kahyalık dediğin şey, Arnavut çobanlara filan kumanda etmek midir?
-Evet, işte ondan ibaret.
-Öyleyse yaparım.
Sığırtmaç Mustafa'da alacağı vazifesine karşı gösterdiği vicdani dikkat ne kadar büyükse; pazarlık hususundaki kanaatkarlığı da o kadar şayanı dikkattir. Küçük çoban, bu ağır vazifeyi ayda dört lira gibi hiçten bir ücret karşılığında kabul ediyor. Lakin, Gazi Hazretleri soruyorlar:
-Peki, bu para, senin bu kadar hastanedeki masrafına yeter mi?
-Onu da sen vereceksin, diyor.'
Sığırtmaç Mustafa, hastanedeki tedavisi tamamlandıktan sonra okula gönderildi. Beşiktaş'taki Işık Lisesi'nin orta kısmını, Kuleli Askeri Lisesi'ni ve 1941 yılında da Kara Harp Okulu'nu bitirerek, Tankçı Teğmen olarak Türk Silahlı Kuvvetleri saflarına katıldı. Çeşitli askerlik şubelerinde görev aldıktan sonra, 1960 yılında emekliye ayrıldı. Ömrünün son yıllarını Yalova'da geçiren Mustafa Demir (Sığırtmaç Mustafa) 15 Ocak 1987'de Yalova'da vefat etti.
*Atatürk'ten Anılar. Hakimiyet-i Milliye ve Milliyet gazetelerinden...
* * *
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının öncülüğünde başlatılan Milli Mücadele'nin ardından bağımsız Türkiye'nin 'Cumhuriyet'le taçlanmasını hazmedemeyenler, emperyalizmin uşaklarıdır...
Türkiye'yi bugün sıkıntıların girdabına itmek isteyen bu güçlerin yegane nedeni, Milli Mücadele ile yırtılıp atılan Sevr'i yeniden hortlatmaktır...
Bu millet, bu zorlukları da aşacaktır...
Bilmemezliğe gelenlere hatırlatalım...
Atatürk'ün girişimiyle 8 Temmuz 1937'de kurulan; İran, Irak, Afganistan ve Türkiye'den oluşan Sadabat Paktı'na yeniden işlerlik kazandırılmasıyla; bölgedeki taşlar yerine oturtulmuştur...
Rusya, İran ve Irak'la kurulan ilişkiler, emperyalistlerin işine gelmemektedir...
Ne var ki; aklın yolu birdir...
O yüzden 'Cumhuriyet'in kuruluş ayarlarından şaşmamak gerekir...
Yaşasın Cumhuriyet!..