Her yolun bir ayrımı vardır ve dostluk, arkadaşlık tam da orada, o ayrımda sınanır. Geçmiş hatıraların gelecek hesabına bir çırpıda ayaklar altına alınması ile ayrılan yolun bir gün yine kesişebileceği ihtimaline bağlanan akıl ya da geçmişin kader birliğine duyulan saygının öne çıkması ve yoldaşların birbirini kucaklayarak, sımsıkı sararak ve sarılarak ayrılmaları arasındaki fark, insanın kalitesini de ortaya kor. İkincinin örnekleri giderek daha az görülse de olması gereken ikinci tarzdır ve kadroları da toplumu da geleceğe taşıyacak olan da o tavırdır.

İlber Ortaylı, İttihatçılığın bir misyon olduğunu ve İttihatçıların birbiriyle vuruşurken bile birbirine sahip çıktığını söyler. İlber Hocaya göre Celal Bayar, Yassıada'da bile 'Benim partim' derken Demokrat Parti'yi değil İttihat Terakki'yi kasteder.

Siyaset üslubumuz giderek daha bir hırçınlaşıyor, giderek daha bir kırıcı, ayrıştırıcı bir hal alıyor. Birbirlerine hakaretin envaını yapan siyasetçilerin bir süre sonra o laflar hiç söylenmemiş gibi biraraya gelmelerini, birbirlerine iltifatlar yağdırmalarını gördükçe dehşete düşüyorum. Hafızalar mı çok zayıfladı yoksa bir zamanlar uğruna en yaman kavgaların verildiği kavramlar mı çok değersizleşti? Bilen varsa söylesin lütfen.

Bazı yazarlar zaman zaman yapıyorlar, anlı şanlı siyasetçilerimizin yekdiğerleri hakkında söyledikleri sözleri derliyorlar, okumak bile insanı kahretmeye yetiyor. Biz sade ve sıradan vatandaşların okumaktan bile rahatsız olduğu o hakaretleri o anlı şanlı siyasetçiler dün birarada oturup kalktıkları ve yarın yine biraraya gelebilecekleri insanlara, yol arkadaşlarına nasıl reva görürüler, görebilirler?

İnanışımızda sözün doğru olması şarttır ama yeterli değildir bir de güzel söylenmesi gerekir. Bırakın yaşayanı ölüleri bile hayırla anmayı emreden bir dinin mensupları bugün kavgasına dünü ve şimdi Hakk'ın huzuruna varmış ölüleri birtakım isnat ve ithamlara nasıl böylesine rahatlıkla ve gerçek dışı iddialarla karıştırabilirler?

Hele de düne kadar aynı davayı ve aynı kaderi paylaşanların, paylaştıklarını iddia edenlerin daha yol ayrımından sonraki ilk merhalede kendi doğrularını anlatmak ya da eski yol arkadaşlarının yanlışlarını lisan-ı münasiple ve akılla ortaya koymak yerine olmadık ve en yakışıksız ifadelerle hücuma geçmeleri, hangi ahlak ve akılla açıklanabilir?

Bir ömrü bir davanın kavgasında ve hayatının en güzel dönemini bir siyaset ocağında geçiren birisi olarak gördüğüm manzara beni ziyadesiyle üzüyor. Bu hırs, bu kin, bu nefret ne taraflara bir şey kazandırır ne de bu millete bir fayda sağlar. Tam tersine hem taraflara hem de benim varlık sebebim ve gurur vesilem sevgili milletime büyük zararlar verir. Ah o milletim olmasa, ah o yaralanmasa atılan serseri mermilerle.