Sağlıkta ilerlediğimiz ileri sürülüyor ya ciddi sorunlar var! Şikayet çok. Sayın Bakan hemşire açığından söz ediyor. Çok doğru. Gördüm: İbn-i Sina Hastanesi'nde mesai dışında üç bloka bir hemşire bakıyor. Bir bakıyorsun gereksiz yerlerde gereksiz güvenlik görevlileri yığını. Bazı kanser ilaçları ödenmiyor diye televizyon yayınları almış başını gidiyor. Yalanlayan bir sorumlu yok. Tutulan hekimler kamudan çekiliyor gitgide. İster istemez ticarileşiyor sağlık. Ciddi hastalığı olmayanlar bilemiyor bunu tabi.

Özel hastaneler Tv. Haberlerinde reklam haber yaptırıyor. Genel Sağlık Sigortası çıktı ama vatandaş fark adı altında soyuluyor, buna da dur demeli artık. Boş şikayete gerek yok! İşte yaşadığım bir örnek:

Tv.de bir hekimin koah hastalarını bronş temizleme yoluyla kurtardığını, bu yöntemin kanseri de önlediğini, konuyla ilgili yabancı dergilerde yayınlar yapıldığını ve çok ilgi uyandırdığını haber olarak duydum. Hemen hekimin adından hareketle ilgili hastanenin bilgi edinme bölümünü aradım. SGK anlaşmanız var mı dedim, var dediler. İlgili hekimin muayene farkı kaça dedim, 625 TL. dediler. Yöntemi uygulamak gerekirse, kaça dedim. Ona hekim karar veriyor, kişiden kişiye değişiyor dediler. Koah hastası bir yakınım var ama bu masrafların altından kalkamaz dedim. Onu bilmeyiz dediler. Kim bilecek? Böyle bir yöntem varsa, vatandaş niye belli bir hekime mahkum olsun? Sağlık Bakanlığı hemen o hekimle temasa geçip onun ilmini ülke geneline yaygınlaştırma çabası içinde olamaz mı?

Birçok bilim insanı tanıdım, ülkedeki sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi için seferber. Çoğuyla araştırmacı yazar olarak temas halindeyim: Şehir hastaneleri projesi, üniversite hastanelerinin içler acısı durumu hakkında onlar adına Sayın Bakanımızdan randevu istedim, bekliyorum brifing için. Umarım yoğunluğa kurban gitmeyiz.

Bu arada eşimin amansız rahatsızlığı dolayısıyla tanıştığım hasta taleplerine yetişmek için cansiperane çalışan İbn-i Sina Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü Hocası Sayın Prof.Dr. Ayhan Kuzu ile Uzmanı Sayın Mehmet Ali Koç ve ekibine; can dostum kendini insanlığa adadığını yakından bildiğim Sayın Prof.Dr. Meral Beksaç ve aracılığıyla tanıştığım Sayın Doç. Dr. Yüksel Ürün'e kamuoyu önünde çok teşekkür ederim. Duacıyım kendilerine. Sayın Bakanımın böyle bilim insanlarına ve üniversite hastanelerine destek olması gerekir. İnancım odur ki dert ve şikayetlere boş bakmayacak, sözleri gümüş olanları dinleyip çözümler için çaba gösterecektir. Allah güç versin, duacısı bol olsun inşallah!

STK'lardan bir dert daha yansıdı köşeme. Orman yangınlarının önü alınamıyormuş, hep boş şikayet hep boş şikayet!.. diye yakınıyorlar. Bakan yasayla hiçbir ormanın içinde çalı çırpı döküntü olmasın, bunun için gereken istihdamı sağlamalıyız ya da bu iş için hapishanedeki mahkumlardan yararlanalım niye demiyor? Yangına yol açan ağaçlar değil ki! İçindeki temizlenecek kurumuş yaprak, çalı çırpı döküntüsü… Ormanlar pırıl pırıl olursa ağaç yanar mı hiç?

Sayın Cumhurbaşkanı'nın eğitim ve kültürdeki şikayetleri ise bitmedi hiç, bitecek gibi de değil. Niye? Ne muhalefet anlıyor kendisini, ne de kendi göreve getirdikleri. İki kesimin de niyetleri çözümden yana değil çünkü. Meslek liselerini artıralım dediğinde, muhalefet destek olup öneri sunmadı hiç. Bürokrasi de kendi rahatı kaçacağı için çalışıp çabalayıp yol açmadı elinden iş gelen insanı yetiştirme sistemine. Çözüm getirebilecekler muhatap bile alınmadı. Sonuç, yaygınlaşan yalnızca imam hatipler.

Faizleri düşürün diye de haykırıp duruyor ekranlardan Sayın Cumhurbaşkanı. Herkes duyuyor ama muhataplar hiç mi hiç aldırmıyor. Bankaların bu yılın ilk 9 ayıdaki karı 2016 aynı dönemine göre % 28.6 artarak 37 milyar 180 milyon olmuş. Çok değil mi? Vatandaşı kar bataklığına düşürüp boğuyor bankalar. Memleketin iş hayatının rahatlaması, istihdamın artması adına daha az kar etseler olmuyor mu yani? Oluyor tabi ama rıza göstermiyorlar. Çare ne? Yasayla Meclis düşürecek kar oranlarını. Niye çıkmıyor bu yasa? Boş şikayet değil, çözüm çözüm çözüm!...