Bugün düne göre, birtakım olumlu gelişmeler yaşanıyorsa; bunda MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin payı büyüktür...

Sevin ya da sevmeyin!..

Bu kişisel bir tercihtir...

Ancak, ortak değerlere sahip çıkmada kişisel duygular değil, milli şuur öne çıkar...

Dün, MHP Lideri Bahçeli'nin konuşma metnini okuduğumda; tıpkı bu haletiruhiye içindeydim...

Altına tereddütsüz imzamı atacağım metnin bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum: "Kimi zamanlarda, bir geniş 'ah' ile bir derin 'eyvah' arasına sıkışmış aziz milletimize ümit aşılayan, hedef gösteren, yön veren, kurtuluşun iradesini yeşerten büyük insanlar tarihe mühür vurmuşlardır. Bu büyük insanlardan birisi de hiç şüphe yok ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Vefatının üzerinden 79 uzun yıl geçmesine rağmen, aziz Atatürk hala özlemle andığımız, hala hayranlıkla anılarımızda taşıdığımız muktedir bir komutan, muazzez bir devlet adamı, muteber bir siyasetçidir. O, cehaletin, sefaletin ve taassubun hüküm sürmesine karşı gelmiştir. O, tahribata, teslimiyete, tavizkar anlayışlara karşı çıkmıştır. Zora, zorbalara yok demiş; Hakk'a ve halka buyur etmiş, bitaraf değil, bir taraf olduğunu, hem de Türk milletinin yanında durduğunu bilatereddüt göstermiştir. Başağın çıkması için tohumun çatlaması lazımdır. İradenin canlanması için, sahibinin ayağa kalkması şarttır. Kabuk kırılınca ya öz çıkacak, ya da ölüm olacaktır. İşte tohumu çatlatan, irade sahibini ayağa kaldıran, kabuktaki özü fark edip imhayı durduran kurucu ve kurtarıcı kahramanlardır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de kahramanlar sayfasına ismini altın harflerle yazdırmıştır. Tahakkümün duvarları iskambilden şatolar gibi deviren milli ve meşru bir stratejisi vardı. Milli ızdırapları bıçak gibi kesen azmi ve inanmışlığı vardı. Milli arayışlara cevap üreten bir irade ve ilke gücü vardı. Olayların akışına kapılan değil, istikamet çizen; pasif ve parçalı değil aktif bir şekilde gelişmelere müdahil olan bir müktesebat zenginliği, bir mizaç özelliği şahsında temerküz etmişti. Bizzat demişti ki: 'Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine sadakat gerekir.' Bu hafta karşılayacağımız 10 Kasım; bir matem gününden ziyade, Gazi Mustafa Kemal'in daha iyi anlaşılıp, daha iyi kavranıp fikir ve eserlerinin her yönüyle tanıtılması açısından önemli ve tarihi bir eşiktir. Harap olmuş bir ülkeyi, yorgun düşmüş bir milleti yeniden kuvvet haline getirmek onun marifeti, onun muzafferliğidir. Önce vatan kurtarıp sonra devlet kuran milliyetçi bir mimar, milli bir mihverdir."

Bu ülkeyi seven, değerlerine sahip çıkan ve kendini bu milletin bir bireyi kabul eden herkesin altına imza atacağı Devlet Bahçeli'nin açıklaması şöyle devam ediyor: "Türk milletinin maddi ve manevi varlığını çiğnemeye cüret edenlere dur diyen kutlu ve kutsal mücadeleye liderlik yaptı, nur olup istikbaldeki sisli ve gölgeli alanları aydınlattı. Milletimizin içine gömüldüğü hareketsizliği, karamsarlığı, çaresizliği ve şaşkınlığı kolektif akılla tedavi edip, çağın stratejik boşluklarını dolduran ahlak ve adanmışlıkla tasfiyeye girişti ve bunda da çok şükür başarılı oldu. Bağımlılığı elinin tersiyle itip manda ve himaye çabalarını tersledi, müstevli hesapları milletten aldığı güçle tepeledi, işgalcilerin tepelerine yıldırım gibi indi. Diyordu ki; 'Geçmişi ne kadar unutursak geleceği korumak o kadar zorlaşır.' Gerçekten de mazinin kudretinden güç alıp geleceğin rotasını çizdi. En büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyeti'ni nice badireleri aşarak, nice bedelleri ödeyerek kurdu ve bizlere emanet etti. Atatürk, tam bağımsızlıktır. Atatürk, Cumhuriyettir, cumhurun ta kendisidir. Atatürk, Türk milletinin ortak değeridir. Tarihten husumet çıkarmak için yarışanların, Milli Mücadele yıllarına kara çalmak için fırsat kollayanların Cumhuriyet'in miras ve ilkelerine tahammülsüzlükleri on yıllar içinde patolojik bir vaka halini almıştır. Bu durum, son derece hazin ve hüsran verici bir vakıadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk isminden rahatsız olanların, aslında istiklal düşmanı, istikbal kaçkını oldukları aşikar bir gerçektir."

Doğru söze ne nedir?..

Metni kaleme alanın ellerine, bu duyguları yüreklice haykıranların da ağızlarına sağlık, demekten başka...

Not: Dünkü, "Kaybetmeden anlamak" başlıklı yazımda, ilk uçak "yarın inecek" ifadesi, aslında"bugün inecek" olacaktı. Düzeltir özür dilerim.