Bütün başarılar, oluşan güzellikler, etrafımızı saran olumlu hava ve oluşan sinerji kalpten geldiğinde güneş gibi içimizi ısıtır, yüzümüzü güldürür. Mutlu bir insanın başaramayacağı bir şey olmaz. Her şey bir şeyi sevmekle ve samimi olarak istemekle ve yüzde yüz yaptığı işe odaklanmakla olur.
Bütün büyük başarıların temelinde, alın teri ve kendini o işe adamışlık vardır. Öyle bir durum olur ki insan zamanı unutur. Bazen kendini bile... Neticede ortaya güzel bir eser çıktığında yaşanan psikolojik doyum ve huzur, kelimelerle ifade edilemez çoğu kez. Yaptığımız işi severek yapmalıyız. Bir işe beynimizle birlikte gönlümüzü de katarsak, başarı kendiliğinden gelir.
Yaşam mücadelesinde koşmaktan yorulan Will Fred A. Peterson, "Beni yavaşlat Tanrım! Yüreğimin atışlarını, düşüncemin sakinliğiyle rahatlat. Zamanın sonsuz görüntüsüyle hızımı azalt! Bana güncel kargaşanın ortasında, tepelerin ölümsüz sakinliğini ver...
Bir çiçeğe bakmayı, eski bir dostla sohbet etmeyi ya da yeni bir dost edinmeyi, yolunu kaybetmiş bir köpeği okşamayı, ağ yapan bir örümceği izlemeyi, bir çocuğa gülümsemeyi, iyi bir kitaptan birkaç satır okumayı... Ve yarışın daima daha çok hız için olmadığını anımsat her gün bana.
Yavaşlat beni Tanrım! Bana ilham ver.
Köklerimi, yaşamın katlanılan değerler toprağının derinliğine göndermek, kaderimdeki yıldızlara doğru daha çok büyüyebilmek için... Yavaşlat beni Tanrım!"
İnsan hayat mücadelesinde zamanın nasıl geçtiğini bilemez. Bazen etrafındaki güzelliklere bakmaya bile zamanı olmaz. Bu koşuşturmada zaman, su gibi akar, gider.