Gazi Üniversitesi Özel Okulları'nda eğitim ve yayın koordinatörüyken 2006 Özel Okullar Sempozyumu ve sonuçlarını incelemekle görevlendirilmiştim. Akademisyen, patron, sendika temsilcileri ve çeşitli eğitim yöneticilerinin biraraya geldiği geniş katılımlı bu sempozyumdaki fikir çatışmalarını tespit edip resimleyerek ülke geneline ışık tutan Mavi Kuş dergimizde de yayınladım( Ocak-Şubat 2006 sayısı):

Özel okullar, Bakandan destek istiyor, Bakan da 'Tertereyi çalıştıralım; bir sana bir bana' diyordu. Bakanın ders kitapları ücretsiz sözüne, bir grup eğitimci üreten kafa ders kitabıyla yetişmez tepkisini koydu. Talim Terbiye Üyesi Sayın Sevinç Atabay, 'AB yatay eğitim diyor biz hala dikey ısrarındayız; diploma mı iş sertifikası mı?' sorusuyla düşündürdü. Bakan, YÖK Temsilcilerine Meslek Liselerinin önünü kesmeyiniz dedi, YÖK temsilcisi meslek liseleri iş öğretsin tepkisi koydu. Sendikalar yoksullar iyi eğitim alamıyor çıkışı yapınca Boğaziçi Ü. Eğitim Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Ali Baykal 'Eğitimde az gelişmişliğimiz yoksulluğa bağlı değil(!)' dedi. Okul bana sınav kazandıramıyor diyen öğrenciye, öğretmenlerin müfredatı uygulamak zorundayım baskısı yaptığı dillendirildi. YÖK Başkan Vekili Sayın Prof.Dr. İsa Eşme'nin Lise eğitiminin yetersizliği ÖSS sonuçlarından belli sözüne İTÜ Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. Ahmet Kuzucu da İstihdamla ilgilendirmeyen eğitimden kurtulunuz(!) eklemesi yaptı. Bu ekleme salonda soğuk duş etkisi yaratmıştı.

Kaos dedim, kaos… Kaosa sürükleniyor eğitim! Çünkü ülke aydınları aklın yolu bir diyemiyor; kim nasıl ilgilendirecek eğitimi istihdamla? Öylece donakalmıştım.

Sonra… Konuşmaları dikkatle takip eden Dünya Bankası Temsilcisi Andrew Vorking çıktı kürsüye ve Sayın Bakanın gözünün içine baka baka şu çarpıcı sözlerle bitirdi konuşmasını:

'Türkiye stratejik davranmalı, eğitim reformunda hızlı hareket etmelidir. Okul özerkliği artırılmalı, yeni sınav seti getirilmeli, okulda öğretilen gösterilmeye zorlanmalı, tüm öğretim seviyeleri birleştirilmeli.'

Bu sözler karşısında salonda şok geçirmiş tavırlarla bir mırıldanmadır gitti: Nasıl olacak bu?

Yine kaos dedim kaos… Doğruyu anlamakta zorlanıyoruz. Elin oğlu gelmiş eğitimdeki geriliğimizi yüzümüze vuruyor bizi bizden iyi tanırcasına, kurtuluş yolunu da gösteriyor ama anlamıyoruz. Okullara özerklik verip onları nitelik artırma yarışına sokun(!) Müfredatınızı akıllıca yapın ve bunun öğrenildiğini göstermeye zorlayın okulları(!) Okul öncesinden üniversiteye bütün öğretim seviyelerini bir bütünlük içinde düşünün diyor. Niye? Bakanlık başka üniversite başka telden çalmasın diye!

O günden bugüne 6 Bakan değişti, hala havanda su dövüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı yakınıyor halkın derdi kendisine yansıdığı için, görev yapması gereken bürokrasi de debelenip duruyor. 40 senelik damdan düşmüşlüğümle kaç defa çaldım başta TTK Başkanı olmak üzere bürokrat kapılarını, müfredat akıllıca değil, sosyal hayattan kopuk; sınav yarışı okulları köreltiyor; izin verin doğruları söyleyelim diye. Dinlemek istemediler. Ne oldu şimdi? Al sana yeni bir kaos… Sayın Bakana okulların çoğunun niteliksiz olduğu itiraf ettirildi sonunda. Hiç hoş olmadı! Oysa kaçınılmaz çözüm belli:

Üniversiteler ve alanında temayüz etmiş eğitimcilerle elele önce akıllıca müfredatlar yapılmalı ve okullara özerklik getirilmeli; sonra da bütün bürokratları koltuklardan alıp okullarda görevlendirmeli. Böylece % 10 okulla sınırlı kalan niteliklilik oranı artar. Kaostan çıkmak için son sözüm şiir olsun:

Eğitim bilim yönetsin,

Sürekli çözüm üretsin

Okulda olsun beyin el,

Gel bürokratım sen de gel!