Her konuda olduğu gibi, deprem konusunda da gayet rahat olduğumuz ve bunu ciddiye almadığımız gerçeği ortadadır. Bir süre önce de bu konu ile ilgili olarak bir yazıyı kaleme alarak sizlere sunmuştum. Elbette, ben bir deprem uzmanı değilim. Yalnız deprem konusunda konuşan ve yazan bilim adamlarının görüşlerine değer veriyorum. Hiçbirisi depremin zamanına ait kati bir tarih verememekle birlikte; depremlerle ilgili olarak birçok bilgileri bizlere sunmaktadırlar. Özellikle, başta İstanbul olmak üzere, büyük bir depremle karşı, karşıya kalacağız. Kimileri, seni bu husus neden ilgilendiriyor diyebilir. Bir düşününüz, bu depremlerde milyonlarca insanımız gibi, her birimiz depremzede olmaya adayız. İstanbul'daki bu başıboş yapılaşma ve bu şehrin bir cazibe merkezi yapılması, beni endişelendirmektedir. Türkiye bütün birikimini, bir sepete doldurmuş, öylesine hiçbir şey olmayacakmış gibi, lakaydı içindedir. İstanbul başta olmak üzere, Marmara bölgemizde, Türkiye nüfusunun yarısına yakını yaşamaktadır. Bunun yanında, ticaret, sanayi ve yatırım unsurları olarak, hemen hemen Türkiye'nin % 80-90'ı buradadır. Bunun anlamı şudur ki, Allah korusun olası bir deprem sonrasında, bu Türkiye'nin iflası anlamına gelmektedir.

İstanbul'da bir deprem sonrasında, enkazların meydana getirdiği öbekler arasında, yardımın bile ulaştırılması imkan dahilinde olamayabilir. Özellikle, toplanma yerlerinin imara açılması ve bir deprem sonrasında alınabilecek tedbirlerin ortada olmaması, beni ürkütmektedir. 1999 Marmara depreminden sonra alınan ve halen devam eden deprem vergilerinin bir fonda birikmesi veya bunlarla, depreme dayanıksız olan yerlere, uygun şekilde imar planları uygulanması gerekmekte idi. Bu bir tarafa, çok yüksek katlı bina (tower)' ların yapılmasını hala anlamış değilim. Bu binalar depreme dayanıklı olarak yapılsalar bile, burada yaşayan insanlara hizmet götürmenin ne kadar zor olacağı da açıktır. Ülkemizin büyük bir kısmı, öncelikli olarak deprem kuşağında bulunmaktadır. Bu gerçek göz önüne alındığı takdirde, bu gerçek ile yaşamaya ve bununla ilgili tedbirleri almaya, yatırımları yapmaya mecburuz.

Ben inanmıyorum ama, kimileri ortaya çıkarak; birçok bilim insanın ortaya koyduğu senaryolarını, felaket tellallığı yapıyorlar diye bilirleri mi? Her zaman olduğu gibi, bize bir şey olmaz, Allah korur cümlelerinin anlamı bir deprem sonrasında anlam ifade edebilir mi? Allah bizlere bilimi öğrenmemiz ve bunu kullanmak üzere akıl vermiştir. Bunu kullanmayarak, sonuçları kader olarak kabul etmemiz mümkün müdür? Sonra ellerimizi dizlerimize vurarak, nedamet getirmenin bizlere faydası olacak mı? Pardon demenin, ben böyle olacağını bilmiyordum demenin anlamı var mı? Marmara Bölgemizde, Ege Bölgemizde ve ülkemizin birçok yerinde meydana gelen küçük de olsa depremlerin bize verdiği mesajlar yok mudur?

Güney sınırlarımıza yakın olarak ortaya çıkan 7,3 büyüklüğündeki depremin önemi nedir? Tüm bunlar cevaplanması gereken sorulardır ve depremle yaşamayı öğrenmemiz gerekir.

Diğer bir şekilde, farz edelim ki, Allah bizi depremlerden korudu diyelim. Depremlere dayanıklı binalar inşa etmek ve buralarda insanca yaşamanın ne zararı olabilir ki? Ben deprem olgusunu ciddiye alıyorum ve ülkemizde buna gereken önem verilmediğini görünce de üzülüyorum. 25-30 milyon insanımızı ilgilendiren bu konuda gerekenler yapılmalıdır. Lafın dışında bazı şeylerin de üretilmesinde, hazırlıklı olmada yarar vardır. Saygılarımla.