İlkokul birden ikiye geçmiştim ve babamın tayini Gemerek'ten Sungurlu'ya çıkmıştı. İlk günlerdeydi; mahalleden yeni arkadaşlarım bana sordular 'hangi takımı tutuyorsun' diye ben de babama sordum. Galatasaraylı oluşumun hikayesi kısaca budur. Üniversite yıllarına kadar sürdü bu kara sevda. Kimi zamanlar sevinç çığlıkları attım kimi zamanlar ise gözyaşlarına boğuldum ama hep sevdim, Turgay'ı, Metin'i Coşkun'u, Kadri'yi, Suat'ı ve ötekilerini.

Sadece futbolculuklarını sevdiğimi sanırdım o yıllarda; meğer ben onların efendiliklerini, formalarına sadakatlerini, taraftarlarına saygılarını daha çok severmişim. Bunu daha sonra, sporun efendilikten, sevgi ve saygıdan uzaklaşıp paraya ve onun getirdiği görgüsüzlüğe, küstahlığa, adap ve edepten kopuşa çevrildiği günlerde anladım. o günden sonra da hem çocukluk ve ilk gençlik yıllarımın sevgilisinden hem de futboldan koptum. Her şeyin sadece ve sadece 'kazanmakla' tanımlandığı ve tüm sportif değerlerin, kabiliyetlerini hovardalığa ve gece hayatına kurban verildiği bir sektöre dönüştü benim hayal dünyam. Bugünün spor dünyası ne yazık ki bir zamanların 'zeki, çevik ve ahlaklı sporcuların rol model olduğu' o eski dünyasından çok uzak; istisnalarını tenzih ederek söylemek gerekirse kimi saf kimi ortak yöneticilerle kurnaz menajerlerin parsellediği bu dünyanın benim gözümde artık zerre yeri yok.

Her şeyin hem de her değeri ayaklar altına alarak ve her kaynağı har vurup harman savurarak kazanmak üzerine kurgulandığı bir dünyadır artık Türk spor dünyası. Her kulüp borç altındadır ve maalesef bu anlayışla gidilirse hemen hepsi değilse de birkaç istisnanın dışında büyük çoğunluğu kapanmak tehlikesiyle karşı karşıyadır. Çok uzun yıllar verim alacağı kendi gencine yatırım yapmak yerine ancak birkaç yıl o da belli kapasitede yararlanabileceği elin yaşlısına milyon dolarları aktaran anlayış ve uygulama hem o yöneticinin kendi takımına hem de Türk futboluna ihanetle eş anlamlıdır dersek abatmış mı oluruz?

Bütün bunları niye mi yazıyorum; söyleyeyim, bir süreden beri Galatasaray yönetiminde Fatih Terim ve Arda Turan adlarının dillendirildiği haberleri yayılıyor ya, işte ondan. Kazanmak güzeldir ama gençlere ve topluma örnek olmak çok daha güzeldir ve çok daha önemlidir. Birisi kendini beğenmişliğin diğeri parayla şımarmanın en sivri iki örneğiyle Metin Oktay efendiliğini ve fedakarlığını bir arada düşünemiyorum ve ben hatıralara bağlılığı kupa tutkusundan daha değerli buluyorum.

İsteyen 'eski kafalı' diyebilir ama ben buyum ve bundan hiç de rahatsız değilim. Çocuklukla başlayan sevdamı yaşlılıkta bağrıma gömeceğim aklıma gelmezdi, başıma geldi. Ben 'ne yapalım; kadermiş' der geçerim de Türk futboluna gönül vermiş milyonlarca samimi genç ne yapar; bilemem.