Haftalar bir bir geçiyor, taraftar her gün eriyor.

Engin hocayla sekiz haftayı geride bırakırken, sadece bir maç kazandı bize. Oda körpecik kadroyla Samsuna gelen ve bu ligin en zayıf halkası Gaziantepspor karşısında. O maça da hocasız çıksak yine kazanırdık evimizde.

Evet hocam soruyorum sekiz haftada bize ne verdiniz?
Sekiz haftada siz daha kadronuzu oluşturamadınız. Bugün de saçma sapan oyuncu değişikleriyle bize saç baş yoldurttunuz.

İki takımda kazanmak için sahadaydı. Bizim futbolcuların yeli esse, Denizlisporlu oyuncular yerlerde yattı. Bu durumda sahada tecrübeli oyuncuların varlığı bize artı olurdu. Enes İslam İlkin gelecek vaat eden bir oyuncumuz, Samsunspor için bir kazançtır ama bu maçta sahaya sürmek genç yeteneği kazanmadan çok kaybetmektir. Enes iyi işler yaptı fakat kaybettiği pozisyonlar kendisini ir anlamda taraftarın önüne yem olarak attı. Engin hocanın bunu düşünmesi gerekirdi.

Oyuncularımızda bir sorumsuzluk var. Top kaybı yapan topuna yürümüyor. Hakem devam diyor, benim oyuncum 'ben gelmiyorum siz gidin' diyor. Hakem kötü maç yönetti belki ama kötü niyetli değildi.

Hafta içerisinde futbolcularla bir toplantı yapan Engin hoca, bizimle çalışmak istemeyen arkadaşımız var mı diyor, sadece Ramazan Övüç kendisine şans verilmediği için açık yüreklilikle kalmak istemediğini söylüyor. Muhammed Beşir bulunmaz hint kumaşı da olsa, bu hoca, bu oyuncuya takıntılı. Doğru mu? Kesinlikle yanlış. Forveti olmayan bir takımda kötüde olsa bu adamın mevkisi forvet arkadaş. Ben olsam Muhammed Beşir'in yerinde kalmam.

Evet aldığımız hocaların İstanbul kulüplerindeki futbolcu patentlerine kanmaya devam edelim biz. Samsunlu hocalardan birisi sekiz maçta bir galibiyetli grafik çizseydi bu şehirden esamesi silinirdi. Hiç bir maç öncesi kazanmak için niyetlenemiyoruz. Her maçta kaybetmemek için aldığın beraberlikler sıktı artık. Bilerek geldiğin bu büyük camiayı o an kaybetmemek için mi geldin, yoksa bir şeyler verebilmek için mi?

Bir şey veremediğiniz gibi size olan güven de yok olmaya başladı bilesin hocam...