Rasim Cinisli, Türk sağ siyasetinde önemli bir isimdir. Sessiz, sakin ve beyefendi kimliğinin gerisinde bir geçiş döneminin derin izleri vardır. Aynı zamanda o geçiş döneminde de onun kimliğinin ve kişiliğinin derin izleri olduğu gibi.

Ben, bundan sonra ondan bahsederken 'Rasim Ağabey' diye bahsedeceğim, çünkü İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne adım attığım yıl tanımış ve 'ağabey' demiştim. Milli Türk Talebe Birliği'nin alınmasında ve Rasim Ağabey'in o koltuğa oturtulmasında rol alanlar arasında ben de vardım. Kongrenin kazanılmasına rağmen teslim edilmeyen tarihi binanın teslim alınması (siz buna isterseniz zaptı da diyebilirsiniz) için verilen bir ay aşkın mücadelede birçok arkadaşımla beraber ben de az sabahlamadım Manitacı Vehbi'nin mekanlarında.

Siz Manitacı Vehbi'yi bilmezsiniz, Rasim Ağabey de hiç açmamış o faslı oldukça hacimli kitabında. Ama MTTB'nin 'teslim alınması' eylemi Manitacı Vehbi'den bahsetmeden noksan kalır, tam anlatılmaz, anlatılamaz.

Manitacı Vehbi, İstanbul'un eski kabadayılarından; ıslahı nefs etmiş biriydi. Şimdiler de nasıl bilmem ama, o zamanlar ıslahı nefs eden eski kabadayıların oyun mekanı açmasına pek ses çıkarılmazdı, hatta biraz da göz yumulurdu sanki. Manitacı Vehbi de Gedikpaşa'da dört beş katlı bir bina tutmuş, her bir katında adında dostluk ya da yardımlaşma kelimeleri geçen ayrı bir dernek tabelası asılı, biri basılır ve mühürlenirse zarlar, kağıtlar ve müdavimler bir üst kata taşınıyor. En üstteki kapanıncaya kadar da en alttaki açılmış oluyor, hizmet hiç arksamadan sürüp gidiyor. Biz çoğu zaman orada toplanır, orada sabahlar ha geldi, ha gelecek olan 'baskın' ya da 'zapt' haberini orada beklerdik.

Biz eylem takımıydık, beyin takımı başkaydı ve onlar başka yerlerde toplanır, ara sıra da onlardan birileri bizim mekana şeref verirdi. Beyin takımında Nevzat Köseoğlu, Mehmet Niyazi Özdemir, Özkan İbar, Kemal Efendioğlu, Ufuk Şehri, Niyazi Adıgüzel, Alaattin Koçak, ilk aklıma gelenler yahut aklımdan hiç çıkmayanlar. Hepsi yaman Özkan İbar bir başka; tanıdığım öğrenci liderleri arasında bir numaram; daima Özkan İbar olmuştur. Yusuf Uğurlu adını da unutmamak lazım; Rasim Ağabey, kitabından bahsetmiş ama ne yazık ki hakkını yeterince teslim etmemiş. Bir de Dursun Ali Çemberci, Mustafa Ok(Komando Mustafa) gibi yürekleri cüsselerinden büyük, adları bir efsane gibi dilden dile dolaşanlar var.

'Binaya el koyabileceğimiz' haberi, bir öğle vakti sanırım Özkan İbar Ağabey'den geldi. Başta Dursun Ali Çemberci Ağabey, on, on beş kişiyiz. Yüksel Çengel 'koltuğa oturmuş kalkmıyor, 'koltuk benim' diyor. Dursun Ali Ağabey, bir iki ricadan sonra masanın üzerinden uzandı, koltuğu kollarından kavradı, Yüksel Çengel'le birlikte aldı, merdivenlerden indirdi, caddenin ortasına bıraktı. Birisinin kararlılığı, diğerinin de acı kuvveti muhteşemdi.

Rasim Ağabey'in 'Bir Devrin Hafızası' adını verdiği anı kitabı o döneme ait önemli bir kaynak. Tespitlere katılıp katılmamak ayrı ama okunması gerek. Zaman zaman döneceğimi sanıyorum bu kitaba, fakat şimdiden iki konu üzerinde duracağım. Bunlardan birisi İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un oğlu Mehmet Emin Ersoy'un Milli Türk Talebe Birliği'nden kovulması, bir diğeri de Milli Türk Talebe Birliği'nin ambleminden Bozkurt'un çıkarılması.

Rasim Ağabey bunların ikisinin de 'kendisinden sonra' gerçekleştiğini hayıflanarak aktarıyor. Kendisinden sonra olduğunu söylüyor da kimin zamanında olduğunu –gerçi ipucunu veriyor ama- açıktan söylemiyor. Mehmet Emin Ersoy'la ilgili olarak verdiği bilgi bir taraftan yürekleri dağlarken, öbür taraftan da Çetin Altan'la başlayan ve kimileri tarafından köpürtülen bir yalanı da ortaya koyuyor.

Konu oldukça önemli, başladıktan sonra yarım bırakmak olmaz, devam etmek şart. Kısmet olursa hem bu konuya devam edeceğim, hem de şu amblemden çıkarılan Bozkurt olayını Rasim Cinisli'nin kaleminden aktaracağım.