En sevdiğim, kulağıma en hoş gelen tanımlamalardan biri olan sevme sanatını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir birine çokça uyumlu iki kelimeden oluşan ancak içerisinde bir dünya barındırdığına inandığım ''sevme sanatı'' aslında Erich Froom'un kitabının ismi. Kiap şu sorularla başlar: ''Sevmek bir sanat mıdır? Eğer sevmek bir sanatsa, bu sanatı öğrenmek bilgi ve çaba gerektirir mi? Sevgi rastlantıya bağlı, talihli kişilerin başına gelen bir durum-duygu mudur?'' Erich From aslında insanların daha çok sevginin şanslı olan kişilerin başına geldiğine inanmaya meyilli olduğunu söyler ancak kitabın neredeyse tamamında hatta hemen hemen tamamında sevmenin bir sanat olduğundan ve bu sanatı öğrenmek gerektiğinden bunun içinse bilgiye ve çabaya ihtiyaç olduğundan bahseder. Günümüzde, sevmenin doğuştan mı geldiği yoksa sonradan öğrenilen bir durum mu olduğu hala tartışılan bir konudur. Ancak, çok inandığım bir şeydir ki; sevmek bir sanat işidir. Sevmeyi sanata dönüştüren seven ve sevilen insanlardır. Bu açıdan bakıldığından Froom'a çokça katıldığım aşikardır.

Sanat, bir güzelliği hissedip bu güzelliğin karşısında duyulan heyecanı ve hayranlığı insanlara yöneltmek için insanların kullandığı bir yaratıcılıktır. Bu sebeple bence sevgiyi aktarabilmek ve gerçekten sevebilmek bir sanattır. Sevgi her insanı çokça yakından ilgilendiren bir olgudur. Sevginin açlığı en sevgiyi yaşadığınızı düşündüğünüz anda dahi çekilir. Her filmde, kitapta, müzikte sevgi tanımlamaları, betimlemeleri geçer. İnsanlar her gün bir birlerine sevgi dolaylı betimlemeler yapar. Bu kadar çok kullanılmasına rağmen eksik bir şey vardır. Eksik şey şudur; Sevmek yerine, koşulsuzca sevilmek istemek. Belki de bu sebeptendir ki, sevgiye dair bir şeyler öğrenmek insanlara gereksiz gelir ya da bunun üzerine hiç düşünülmemiştir. Fromm'a göredir çok insan sevme adı altında problemleri sevmekten ziyade başkası tarafından sevilebilmeye değer olup olmamak üzerinde görüyor. İnsanlar için amaç nasıl sevebileceğini öğrenmek değil nasıl sevilebilir olduğunu bulmaktır. Bu durum karşımızdaki insanları ne yazık ki bir özne olarak kabul etmekten ziyade bir nesne olarak görmemize neden olabiliyor. Bir çok kişi sevme sorununu sevmekten, birini sevme kapasitesinden ziyade sevilme üzerine görür. Bu durum insanları inanılmaz bir yarışa sürüklüyor. Enerjiyi bu yönde harcamak zorunda kalmak bir çok ruhsal probleminde doğmasına sebep olabiliyor.

Sevgi belki de dünyadaki en çok emek verilmesi gereken kavramlardan biridir. Bu sebeple nasıl sevileceğimizi sorgulamaktan ziyade bir sanatçı gibi nasıl seveceğimizi öğrenmeliyiz. Bunu öğrenmenin en iyi yolu ise karşımızdaki insanları bir nesne değil özne olarak kabul ederek en iyi şekilde tanımaya ve anlamaya çalışmaktır.