Gerek iktidar ve gerekse muhalefet seçim savaşına erken denebilecek bir zamanda başlamış bulunmaktadırlar.

Bir buçuk yıla yakın bir zaman var.

İçte terör, dışta kısmen bir savaş var. Ekonomimizin göstergeleri komşularımıza göre iyi gitse bile büsbütün onlardan soyutlanamayız.

ABD ve AB ülkelerinden Fransa ile ilişkilerimizi aldığımız silahlarla düzeltip arkasından Almanya'yı sıraya koyarak iç politikayı rahatlatmaya çalışmak önemli bir taktiktir.

İktidar kanadı tahmin edilemeyecek kadar algı yönetimi yapmaktadır. Ve sonuçlarını da Sayın Erdoğan'ın şahsında parti olarak devşirmektedir.

Yavru muhalefet daha şimdiden havlu atmışa benzemektedir.

Ana muhalefet ise ringte yediği yumruktan sendeleyip yere uzanan ve hakemin sayı saymasını ayırt edemeyen yada rakibine değil de boşluğa yumruk atan ve boşluğa attığı her yumruğa karşı birkaç yumruk yiyen boksör gibidir.

Toplumun sorunlarına çözüm üretmesi şöyle dursun, taleplerini seslendirmesini bile beceremeyen bir kadro ile kitleleri sürüklemesi mümkün değildir.

Ana muhalefetin amacı, yönetmeye talip olduğu miletinin manevi değerlerine karşı çıkmaktan başka bir görünüm vermemektedir. Bu görünümle AK PARTİ gitmiş olsa bile normal şartlarda halkın özgür iradesiyle kendisinin iktidar olması mümkün değildir.

Ana muhalefet , yönetmeye talip olduğu halkının değerlerine sığınmalı, savunmalı ve en azından saygılı olduğu beyanında bulunmalıdır.

Siyasal partiler İktidar mücadelelerinde makyavelizme pirim vermemelidirler.

Atalarımız, ' eşek dağda geberir, zararı eve dayanır' demişlerdir.

Aşırılıklardan kaçınarak orta yol takip edilmelidir. Her zaman aziz milletimizin harcı olmuş değerleri her iki taraf da kollamalı ve korumalıdır.

Seçim ortamı, savaş ortamı değil, fikirlerin yarış ortamıdır.

Ve de öyle kalmalıdır. Selam ve sevgi ile…