Afrin, Türk milleti ve devleti için asla bir Kızılelma değildir, hatta savaş bile değildir. Afrin, çapı ve hedefleri itibariyle, Türk ordusu için, benzerlerini daha önce de gerçekleştirdiği sıradan ve barışçıl bir operasyondur. Tıpkı bir zamanlar sıkça yaptığı Kuzey Irak operasyonları gibi, tıpkı Fırat Kalkanı gibi. Bu çapta bir operasyonu 'Kızılelma' diye tanımlamak hem Kızılelma'yı bilmeyen hem de Türkiye'nin hedeflerini anlayamayanların işidir.

Operasyon alanındaki bir askerin -ortamın coşkusu içinde- 'Hedef Kızılelma' demesi kadar doğal ve doğru bir şey yoktur. Yanlış olan, kalem erbabı geçinen kimilerinin bu hareketi Kızılelma ile mukayese etmesi ve Kızılelma'yı tarihi çerçevesinin dışına çıkartması, daha doğrusu buna soyunmasıdır. Türk tarihinin derinliklerinde gelen şanlı zaferlerle beslenen Kızılelma, onların idrakinin alamayacağı kadar büyük bir inanış ve milli bir idealdir.

Kızılelma, sınırları belli coğrafi bir tanım değildir, 'yaklaştıkça uzaklaşan' bir idealin adıdır. Bizi doğudan batıya, Orta Asya'dan Avrupa'nın kalbine, Rus steplerinden Afrika'nın ortalarına kadar taşıyan idealdir o. Dillendirilmese de toplumun şuur altında yaşar ve zamanı geldiğinde ortaya çıkar. Tıpkı, herkesin 'artık bittiler' dediği ve Türklerin Anadolu'dan atılmasının an meselesi olduğunun sanıldığı Milli Mücadele'de olduğu gibi.

İlahiyatçı geçinen tarih, izan ve irfan fukarası bir siyaset heveskarı da katılmış kervana ve 'Kızılelma şirktir' diye fetva vermiş utanmadan. Siyaset rüzgarının yönüne göre rota değiştiren bu izan ve irfan fukarası bunu derken -kendisini 'nizam-ı alem ve ilay-ı Kelimatullah' ülküsünün savaşçısı olarak tanımlayan- Osmanlı'ya da şirk isnadıyla hakaret ettiğinin farkında mı acaba?

Osmanlı İmparatorluğu bir Kızılelma imparatorluğudur. Kızılelmaları vardır Osmanlı'nın birbirinden önemli ve biri derildiğinde diğerinin peşinden koşulan. Evliya Çelebi altısını sayar, dördü çok meşhur ve önemlidir. O günkü söyleyişle Kostantiniye(İstanbul), Budin, Beç ve Rim Papa Kızılelmaları, bugünü dille İstanbul, Budapeşte, Viyana ve Roma Kızılelmaları. İkisi derildi, ikisi derilemedi. Kostantiniye Kızılelma'sını deren Fatih Sultan Mehmet'i ve askerini 'cennetle müjdeleyen' hadise mi itibar edeceğiz yoksa 'Kızılelma'yı şirk' olarak tanımlama cehaletinin fetvasına mı?

Türk tarihinin ve Türk anavatınının derinliklerin doğan, Hindistan'dan, İran'dan geçerek Anadolu havzasında bir süre dinlendikten sonra üç kıtaya, yedi denize, dört köşeye taşan bir ebedi ve ezeli ırmaktır Kızılelma. Türk'ün kendisine biçtiği ve Osmanlı Türkçesinde 'nizamı alem' diye ifade edilen 'acunu ve kişioğlunu adalet üzere yönetme' misyonunun adıdır. 'Adalet dairesi' kavramı Türk devlet anlayışının en esaslı unsurudur ve onun içindir ki Topkapı Sarayı'ndaki en yüksek kule 'adalet kulesidir.'

Afrin Operasyonunu 'Kızılelma' idealiyle özdeşleştirmek, hatta bırakın özdeşleştirmeyi, ona benzetmeye kalkmak bile, aynı zamanda Türk Devleti ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin temel hedeflerine ve söylemine aykırıdır. Devlet ve Silahlı Kuvvetler son derece doğru ve akıllı bir yaklaşımla geçici bir 'temizlik harekatından' ve arkasından gelecek olan barış sürecinden bahsederken ve harekatın adını barış sembolü zeytinden esinlenerek belirlerken, birilerinin, yabancıların aklına Kızılelma korkusunu düşürmesi olacak iş mi?

Dünü bilmeyen ve dünün kavramlarına saygı duymayanlar hiç olmaza bugünün politik ve askeri hassasiyetlerine biraz dikkat etseler.