Bir konu hakkında bir şeyi söylemek için bilgi sahibi olmak gerekiyor…

Okumak ve araştırmak yerine kulağa hoş gelen sözleri dinleyerek fikir sahibi olanlar, gerçek bilginin karşısında elbette hep yanılgılar yaşıyor…

Oysa adil olan ya da olmaya gayret edenler, hem az hata yapıyor hem de toplumda seviliyor…

Uzatamayalım…

'Baba Kemal' adlı öykümle sizleri baş başa bırakayım…

***

Sağ-sol çatışmalarının yaşandığı yıllardı. Kardeşi kardeşe düşman etmişler, caddeler sokaklar bölünmüş, mahalleler kurtarılmış bölge ilan edilmişti. Bazı mahallelere polis bile giremiyordu.

O yıllarda adaletiyle ünlü bir ağır ceza reisi vardı. Adı "Baba Kemal'di. Adaleti ve dürüstlüğüyle halkın sevdiği bir kişiydi. Ancak, onu sevmeyenlerde vardı elbette. Gayrimeşru işlerle uğraşanlar, fakir fukaraya çökenler, uyuşturucu baronları ve onların siyasi uzantıları ondan hoşnut değildi. O yüzden oradan oraya sürgüne gitti.

Baba Kemal hiç evlenmedi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okuduğu yıllarda, aynı okuldan memleketlisi bir kız vardı. Birlikte mezun olduklarında aynı yere tayin edilecek, mutlu bir yuva kuracaklardı. Hayalleri vardı ikisinin de. Günlerden bir gün oturdukları kafeteryanın silahla taranması sonucunda sevdiği kız hayatını kaybetmişti. Baba Kemal, bir daha kimseyi sevemedi. Sürgüne gitmekten fırsatı da olmamıştı. Evinde doğru dürüst eşyası bile yoktu.

Ağır Ceza Reisi Kemal Bey, mütedeyyin bir insandı. Sabah namazını evinde, cuma namazını ise kendisini kimsenin tanıyamayacağı ücra semtlerde kılardı. Fakir fukaraya yardım ettiğini bilen vardı ama asla gören olmamıştı.

O sabah evden biraz erken çıktı. Her zamanki gibi yol boyunca esnafa

"hayırlı işler" diyerek, adliyeye gitti. Mübaşir Şevket, dava dosyalarını masasına koymuştu. Çayını yudumlarken, dava dosyalarını bir kere daha inceledi. Haksızlık yapmayı hiç sevmeyen Baba Kemal, kılı kırk yaran titiz biriydi.

Daha duruşmaların başlamasına yarım saat kadar vardı. Daktiloyu önüne çekti. Klavyenin tuşlarına tek tek basarken, o ahenk kapıdan gelen ses bozdu. Yazmayı bıraktı. Mübaşir Şevket'in "Olmaz hanım giremezsin" diye bağırdığını duydu. Kadın, ısrar ediyordu. Sesler yükselince, Baba Kemal mübaşir Şevket'i çağırdı. "Ne oluyor Şevket" diye sordu. Şevket, yaşlı köylü bir kadının kendisini görmek istediğini belirterek, içeriye almadığını söyledi.

Baba Kemal, "yaşlı kadın" sözünü duyar duymaz kapıya doğru yürüdü, Yaşlılıktan iki büklüm

Kadın elindeki sepetle duruyordu. Kadın, Baba Kemal'i görünce gözlerinde adeta ışıklar çaktı. Baba Kemal, kadının mutluluğunu hissetmişti "Buyur ana bir derdim mi var?" dedi. Yaşlı kadın, mahcup vaziyette "Yok reis bey" diyebildi. Küçük yumurta sepetini uzattı. "Bunu size getirdim" dedi.

Baba Kemal, Anadolu'nun birçok yerinde görev yaptığı için yaşlı kadının niyetini anlamıştı. Sepeti almadı ve kadını odasına buyur etti. Çay söyledi. Kadın içmemekte ısrar edince, 'kahve söylüyorum o zaman' dedi ve mübaşir Şevket'e 'Bir şekerli kahve' diye seslendi. Bilirdi Anadolu kadını şekerli kahve severdi.

Yaşlı kadın, Baba Kemal'e büyük bir minnetle bakıyordu. Baba Kemal, 'Hayırdır anacığım' diye sorunca, yaşlı kadın oğlunun masum olduğunun anlaşıldığını ve beraat ettiğini

Söyledi. Çam sakızı çoban armağanı, yumurtayı getirdiğini söyledi. Yaşlı kadın elindeki sepeti sehpa üzerine bırakırken, Baba Kemal güldü. "Bak, anacağım. Teşekkür ederim ama ben bunu senden paramla bile alamam" dedi.

Kadın şaşırmıştı. "Ne demek Reis Bey" diye hafifçe sesini yükseltti. Baba Kemal, "Senin köyden yumurtayı bana getirdiğini bilen var mı?" diye sordu, "Var" dedi yaşlı kadın. "Oğlum, gelinim, torunlarım. Beni adliyeye getiren yeğenim."

Baba Kemal, kahvesini bitiren yaşlı kadının koluna girdi. Onu kapıya kadar getirdi ve

"Bak anacığım" dedi. "Bu yumurtayı alırsam. Sanki, bunun karşılığında oğlunu beraat ettirdiğim sanılabilir. Oğlun haklı olduğu halde yanlış anlaşılır. Ben de bu töhmetten payımı alırım. Hepsinden öte köyünüzde adliyede işi olanlar, bunu gelenek haline getirir ve benim meslektaşlarım da yanlış anlarlar. Ayrıca, birileri çıkar, reis bey yumurtaları ucuza aldı da diyebilir. O yüzden beni bağışla"

Baba Kemal, yaşlı kadının elini öptükten sonra sırtını sıvazlayıp, mübaşir Şevket'i çağırdı. "Kapıya kadar uğurla" dedi.

Yaşlı kadın, "Bu nasıl bir insandır oğul" dedi mübaşir Şevket'e. "Ana" dedi Şevket. "Onun lakabı Baba Kemal'dir. Adam gibi adamdır. Çok ince düşünür. Onurludur ve mesleğini sever. Allah'tan başka kimseden korkmaz. Sen bu yumurtaları köyünde ihtiyaç sahiplerine ver. Baba Kemal'e dua et yeter"

Yaşlı kadın, o günden bu yana her vakit Baba Kemal'e dua etti.

Yıllar geçmişti. Baba Kemal efsane bir isimdi. Alnının akıyla emekli olmuştu. Baba memleketine döndüğünde çok ülke çapında biriydi. Milletvekilliği teklif edildi, kabul etmedi. Yakın akrabaları "Delirdin mi" diye tepki gösterince, sürgüne gittiği yılları hatırlattı. Ona büyük haksızlıklar yapılmıştı. Avukatlık yapmasını istediler, ret etti.. Onun için en büyük onur, "Baba Kemal" kalmaktı.

Son nefesine kadar öyle de kaldı. Ve Hakk'a yürüdüğünde, cemaati cami avlusuna sığmadı yollara taştı. Baba Kemal'in cenazesine Anadolu'nun her yerinden insanlar gelmişti. Çoğu eski mahkum, fakir fukara ve garip guraba idi Ankara'dan yüksek yargı mensupları da vardı. Memlekette ilk kez bir cenaze töreni bir şehit cenazesi kadar kalabalıktı. Tabut musalla taşındayken, İmam, "Hakkınızı helal ediyor musunuz" diye sordu. Cemaatin cevabı neredeyse göğü delmişti: "Helal olsun"

Asri Mezarlık'taki törenden sonra herkes dağılmıştı. Kabir başında 3 genç gitmemişti. Onları gören Baba Kemal'in kız kardeşi Sema merakla gençlerin yanına gitti. 'Tanır mıydınız' dedi. Gençler, ' siz neyi oluyorsunuz ?' diye sorunca, Sema, ağabeyim cevabını verdi.

Üçünü de Baba Kemal okutmuş, gençler hakim olmuştu. Sema ilk kez ağabeyinin bu özelliğini öğrenmişti. Sema gözyaşlarını daha fazla gizleyemedi. Gençler ona 'Abla biz artık senin kardeşiniz' dedi. Sema, hep bir erkek kardeşi olsun istemişti. Ağabeyi Kemal, ona 3 kardeş birden emanet etti.

Hep birlikte Baba Kemal'in evine gittiler. Salona girdiklerinde Baba Kemal'in neden bu kadar güçlü olduğunu bir kere daha anlamışlardı. Duvarda asılı bir ayet vardı. Gençlerden 'Yetim Mehmet' ayeti Türkçe okudu:

'Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. Nahl süresi 90. ayet'

Baba Kemal buydu işte. Hepsi birden bir kere daha Baba Kemal'in ruhuna Fatiha okudu.

***

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle…