Karadeniz kültürü ile Balkan kültürü arasında uçurumlar olduğu düşünülür. Hakikaten "Karadenizli" denince akla gelen sert mizaçlı, hareketli, hırslı, mücadeleci ama bir o kadar da eğlenceli insanlar akla gelir. "Rumelili" dediğinizde ise biraz daha yoğurdu üfleyerek yiyen, yüz kere düşünüp bir kere yapan, daha kitabi konuşan, aykırı fikirlere daha tahammüllü bir figür belirir gözlerimizin önüne.

Hal böyle olunca bu iki farklı kültürden gelen insanların zaman zaman birbirleriyle sorunlar yaşayacağı varsayılabilir. Osmanlı'nın Balkanlardaki toprak kayıplarının başlamasından sonra, özellikle 1878 Osmanlı - Rus harbine müteakiben Samsun bölgesine yerleşen Kosovalılarla başladı iki kültürün birlikteliği... Daha sonra 1924-26 yıllarında mübadiller geldi. Aralıklarla Bulgaristan, Batı Trakya hatta Bosna'dan Samsun'a küçüklü büyüklü göç dalgaları ile Balkan insanı Samsun'a aktı.

***

Samsun oldum olası bir göç kenti idi aslında. Daha 18. yüzyılda Kırım bölgesinden gelen çok sayıda Tatar aile buraya iskan edilmişti. 19. Yüzyılda Kafkasya'dan gelen Çerkesler ve Gürcüler de bugün nüfusun içinde büyük hisse sahibi... Çok daha geçmişte, Engiz bölgesine gelen Akdenizli yörük Türkmenler gerçeği var...

Erzincan depreminden sonra Kelkit vadisinden boşalıp gelen Gümüşhaneli, Tokatlı, Amasyalı kardeşlerimiz de bugün bizlerle yaşıyor.

Doğu Karadeniz göçlerine ayrı bir paragraf açmak lazım belki de... 1878 harbi sonrası ve daha sonra 1. Dünya Savaşı yıllarında başlayan Rus işgali Batum, Artvin, Rize, Trabzon ve Giresun'dan bölgemize çok sayıda vatandaşın göç etmesi sonucunu beraberinde getirmiş. Daha sonraki dönemde, Doğu Karadeniz'in azalan ekonomik imkanları, ekilebilir arazinin azlığı gibi faktörler Doğu Karadenizliler için Samsun'u cazip kılmış...

***

Bu kadar büyük folklorik ve kültürel zenginlik barındıran Samsun'da insan toplulukları arasında hayata farklı bakışlar olması normal tabii... Ama bu farklılıklar asla bir kavgaya yol açmamış. Zaman zaman birbirini "mikromilliyetçilik" yapmakla itham edenlere rastlasak da evlilik ve komşuluk bağları sayesinde kaynaşma sağlanmış durumda...

***

Yazımızın başında değindiğimiz gibi Balkan insanı ile Karadeniz insanının çok farklı mizaçta olduğu düşünülür. Oysa birkaç yüz sene geriye gittiğinizde Balkan Türkleri'nin önemli bir bölümünün Kelkit Vadisi ve Doğu Karadeniz'e yerleşmiş Oğuzların Çepni boyunun insanlarından ayrılarak Rumeli Türkiyesine gittiği gerçeği ile yüzleşiriz.

Moğol istilası ile birlikte henüz daha 13. Yüzyılda Giresun - Sinop arasında yaşayan 400 çadır Çepni Türkmeni, başlarında ruhani liderleri Sarı Saltık olduğu halde Tuna nehrinin ağzında bulunan Dobruca yöresine yerleştikleri, buradan da Tuna boylarına ve Deliorman'a yayıldıkları bilinir.

Kosova, Sancak ve yukarı Makedonya yöresine yerleşen Yörükler içinde de önemli ölçüde Çepni olduğu düşünülüyor.

***

Elbette Balkanlar'a iskan edilen Yörük taifeleri içinde Çepniler dışındaki boylar da var... Kayı, Avşar, Barak, Karakeçili, Tanrıdağ, Karagöz, Konyar gibi boy ve taifelerden de Balkan coğrafyasına yüzbinlerce Türkmen iskan edilmiş.

Ancak dil özellikleri bakımından Yukarı Balkan Türkçesi diye isimlendirilebilecek, Tuna Boyları, Kuzey Makedonya, Kosova ve Sancak Türkmenlerinin konuştukları şivede bariz ve baskın Çepni izleri görürüz.

Misal, İstanbul Türkçesinde "gidiyorsun" kelimesi Doğu Karadeniz şivesinde "cideyisun" diye ifade edilirken, kuzey Balkan Türkçesinde "cideysın" diye söylenir.

Balkan Türkçesi ile Karadeniz şivesi arasında çok benzeyen bir diğer özellik de bariz biçimde devrik cümle kullanılmasıdır.

Meşhur Trabzon türküsü nasıl diyor: "Maçka yollari daşli, celeyi galem gaşli..."

Balkan Türkleri'nin yarı milli marş kabul ettikleri o türküde de devrik cümle kullanılmıyor muydu? "Drama köprüsü bre Hasan, dardir geçılmaz"

Tabii bir de yabancı dillerden geçen sözcük bolluğu da Karadeniz şivesiyle Balkan şivesinin bir diğer ortak yönü. Karadenizliler, Rumca, Gürcüce, Ermenice ile etkileşirken Balkanlılar da Rumca, Slavca, Arnavutça ve Bulgarca ile beraber yaşamışlar neticede...

***

Uzun lafın kısası, bugün kendilerini Trabzonlu, Çarşambalı, Kavaklı ya da Balkan Türkü diye isimlendirenler, birkaç asır geriye gidildiğinde aynı Yörük boyunun çadırlarında komşuluk ettikleri gerçeğini hiç akıllarından çıkarmasınlar.

Sen de ki "hepumuz gardeşuk" ben diyeyim "epçiğimiz gardaşız" manası aynıdır...

Türk milliyetçiliğine evet, mikromilliyetçiliğe hayır!