Türk demokrasisinin dolayısıyla Türk siyasetin şu andaki temel sorunların birisi ve bana göre en önemlisi seçmenin ikinci partisinin olmamasıdır.

7 Haziran 2015 akşamına kadar Türk seçmeninin önemli bir kısmının ikinci partisi olan MHP'nin, seçim sonrası uyguladığı politikalar ve bölünmeler nedeniyle bu vasfını kaybetmesi 'ikinci parti boşluğunu' doğurmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi artık başka partili seçmenlerin ikinci partisi olmadığı gibi kendi klasik seçmeninin önemli bir kısmının da birinci partisi değildir. Bu durum sadece Milliyetçi Hareket Partisi'nin değil aynı zamanda Türkiye'nin de kaybıdır. Şimdi sorun bu boşluğunun dolup dolmayacağı, dolacaksa kimin ve nasıl dolduracağı sorunudur.

'İkinci parti yokluğu' bir taraftan muhalefetin iktidar olamayışını getirirken diğer taraftan da iktidarı kamuoyu baskısından ve dolayısıyla otokontrolden uzaklaştırıyor. Demokrasi bir taraftan umut diğer taraftan da otokontrolle dengelenen bir sistemdir.

Türkiye'nin bir erken seçimi konuştuğu, bu olmasa bile zamanında yapılacak normal seçimlere bir hayli yaklaşıldığı şu günlerde kim seçmenin ikinci partisi olacak, daha doğrusu olabilecek? Milliyetçi Hareket Partisi bu şansını kendi eliyle heba ettiğine göre geriye iki parti kalıyor. Birisi yıllardır girdiği hiçbir seçimi kazanamayan Cumhuriyet Halk Partisi diğeri ise ilk defa seçime girecek olan İyi Parti. Adalet ve Kalkınma Partisi'ni bu değerlendirmenin dışında tutuyorum; seçmenin önemli bir kısmının birinci partisi olmayı başaran ve 16 yıldır iktidarın tek sahibi olan AKP'yi bu bağlamda değerlendirmek doğru olmaz.

İyi Parti, Milliyetçi Hareket Partisi'nin boşaltmış olduğu 'seçmenin ikinci partisi' koltuğunu doldurabilir mi? Yola çıkmadan önce yarattıkları 'milli merkez olma' umudu kuruluş aşamasında oldukça sarsılmış durumda. 'Milli merkez olma' yerine 'öteki MHP olma' şeklinde bir yapılanma gerçeği ya da algısı bu partiye sempatiyle yaklaşan kimi çevrelerde şüphe ve endişe doğurmuştur. İyi Parti'nin giderek daralan zaman diliminde bu endişeleri giderebilmesi için herkesi kucaklayacak bir söylemle toplumda yeni bir heyecan yaratması, yeni bir umut uyandırması ve söylemlerini gerçekleştireceği yolunda güven vermesi gerekiyor. Zor ama imkansız değil. Bakalım, İyi Parti yöneticileri, eski dava ve yol arkadaşlarının kendilerine sunduğu bu fırsatı değerlendirebilecekler mi?

Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'nin en eski ve aynı zamanda en çok seçim kaybeden partisi. İki istisna dışında 1950'den beri yapılan seçimlerin ikinci büyük partisi ama seçmenin hiçbir zaman 'öteki partisi' değil. Olamaz mı? Çok zor ama niye olamasın; teorik olarak mümkün. Cumhuriyet Halk Partisi'nin öncelikle yüzde 30'luk dar alana hapsolmuş sol seçmenin yanına belli miktarda yüze 70'lik dilimden seçmen aktarması gerek. Bunun için de yeni bir açılım, yeni bir söylem ve bunu dillendirecek yeni isimlere ihtiyaç var. Yeni isimler, ama yüzde 70'lik sağın eskimişleri ve dışlanmaları ya da soldan sağa sağdan sola savrulan bir takım kerameti kendinden menkul şöhretler değil.

Türkiye'nin bir erken seçimi daha fazla konuşur olduğu bu süreçte bakalım kim seçmenin ikinci partisi olmayı başarabilecek ya da başarabilecek mi?