Pazartesi günü arkadaşlarla Sinop'taydık.

Bu kış mevsiminde bile duru ve gülen bir sahili vardır Sinop'un.

Modernitenin pek uğramadığı kent yapısıyla dikkat çeker.

Trafik lambalarının bulunmadığı bu tarihi kentte insanlar birbirlerine saygılıdır.

Sinop yaz mevsimi için deniz, ama her mevsim için de tarihi kalesi, camisi ve cezaevidir.

Birlikte olduğum arkadaşlardan biri Karadeniz Engelliler Federasyonu Başkanı Selman Saruhan, diğeri ise Adem ALAN idi.

Adem Bey, aslında ziraatçı olmasına rağmen tarih ve tarihi eser aşığıdır.

Hava yağmurlu olsa da Adem Beyle olmak demek cezaevini ve kaleyi gezmek demektir. Daha önce gezmiş olsak bile tarih ve tarihi eser aşığı ile birlikte yeniden bir kısmını gezmiş olduk.

Girişte cezavinde yatmış Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Zekeriya Sertel, Burhan Felek ve Sabahattin ALİ gibi bazı ünlü isimlerin listeleri vardır.

Bizim de cezaevi hatıralarımız canlandı. Yaklaşık 35 yıl, ayaklarım geriye kaydı. Hafızam ,üzerindeki tozlarını silkeledi. Sabahattin Ali'yi de yazdığı şiiri de yeniden anlamaya çalıştım.

Garip bir duyguyla Sabahattin Ali'nin orada iken yazmış olduğu şiirini kendi kendime okudum.

Üniversite yıllarımızda bu şiiri topluca okuyan solcu arkadaşlarımız hakkında düşündüğümü şimdi düşünmüyorum. Edip Bayram'ı şimdi daha bir başka dinliyorum.

Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül, aldırma

Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül, aldırma

Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü
Deniz dibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma

Dertlerin kalkınca şaha / Bir sitem yolla Allah'a

Görecek günler var daha
Aldırma gönül, aldırma

Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül, aldırma

Tüm yürek sahibi insanlara selam olsun duasıyla…