Yıllar önce hüzünlü günleri kendisi hatırladı.
"Sizlerle tanışalı dokuz yıl olmuş. Kızım lösemiyi yenmek üzere iken, eşimin inşaattan düşerek vefatıyla hayatımızın allak bullak olduğu günlerdi' dedi.
Misafiri olduğumuz anne bugünlere şükrediyordu.
Huzuru öylesine yakalamıştı ki…
Nazik davetini karşılık amacımız yeni evinde kendisine 'hayırlı olsun' demekti. Ziyaretimize de öyle hazırlanmış ki, eşim ve ben için tam mükellef sofra kurmuş sağ olsun.
Mutluluğu yüz hatlarından, konuşmalarına kadar dışarıya vurmuş, geçmişte taşıdığı büyük acılardan ve ağır yükten büyük oranda kurtulmanın ferahlığını yaşıyordu.
"Yıllarca her gecenin aydınlanmasını bekledim. Beş çocukla hayata nasıl tutunacağım endişesi taşıyordum. Zor günlerimde bizleri yalnız bırakmayan sizin gibi insanlardan Allah razı olsun" dedi.
Bizlerin desteği çocuklarıyla geleceğe daha umutla bakabilmesine yardımcı olabilmekti.
"Ben artık bu evimde o kadar mutluyum ki' dedi.
Büyük kızı şu an üniversiteyi bitirmek üzere, tek erkek evladı işe başladı.
Bir kızı meslek kursuna gidiyor, diğerleri öğrenci.
Hayatın olağan sorunları arasında geleceğe daha fazla umutla bakıyordu.
O annenin tarifsiz özverisini çeşitli toplantılarda gündeme getirmiştim. Devletin kendisine katkıyı artırması yönünde telkinde bulunan kapısına gelen memuruna, "Bana devletimin verdiği yetiyor, başka ihtiyacı olan vardır" diyerek kabul etmeyen tok gözlü anneydi o.
Eşinin vefatı sonrası verilen tazminatı çocuklarının başını sokabileceği bir yuva ile değerlendiren anne, artık akşamları çocuklarının yolunu gözlüyor. Kanatlarının altına aldığı çocuklarıyla Allah'a dua etmekten geri kalmıyor.
Gelecekle ilgili hayalleri olan anne bizleri de son derece sevindirdi.
O eşinden sonra üzerine kalan tüm maddi yükü adeta ekmeğini taştan çıkararak kapatmıştı.
Eşini rahmetle anarken, en önemli teselli küçük kızının lösemiyi yenmesi.
'Umudunu kaybetmeyen anne'nin tek hedefi çocuklarını hayata tutundurmak.
Başka hiçbir beklentisi yok.
Allah yolunu bahtını açık etsin, değerli annemizin.