Kerameti kendinden menkul kimi devletlerin, oynadıkları oyunlara hayret etmemek mümkün değildir. Kendileri ile ilgili olmayan her yere el atarak, aynı yöntemleri denemek suretiyle gittikçe çirkinleştikleri de ortadadır. Çok kere düşünüyoruz, ABD, Rusya ve diğer bazıları Orta Doğu'da ne yapmak istemektedirler? ABD'nin ikinci Dünya savaşından sonra, Uzak Doğu, Afganistan, Irak Savaşı ve Arap baharı ile arkasında ölümler, yoksulluk ve viranelik bıraktıkları gerçeği ortadadır. Tüm insanlık ve bizler için bu kötü olmasına rağmen, ABD gerçekleştirmek istediği hususları yerine getirmektedir. Bu devletin esas olarak yapmak istediği de budur. Orta Doğu'da oynanan oyun ise daha önce üzerinde durduklarımın bir başka versiyonudur. Gerek Rusya, gerekse ABD, Orta Doğu'da kendine yeterli olmayan, parçalana, parçalana iyice ufalanmış bir durum yaratmak istiyorlar. Böylelikle, daima muhtaç devletlere her istediklerini yaptırabilecek duruma getirmektedirler. Nüfusu on milyonun altında olan, gelişmemiş ve etnik-mezhepsel mücadelelerin yaşandığı bu ülkeler hiçbir zaman kendi, kendilerine yeterli duruma gelemeyeceklerdir. Şu anda, Orta Doğu'nun tüm petrollerine el koymalarına rağmen; daha sonrası ne olabilir diye bir düşünce ortaya atılabilir veya böyle bir soru sorulabilir. Şimdi de kısaca bu sorunun cevabı üzerinde duralım.

Orta Doğu, su fakiri olan bir coğrafyadır. Burada su petrol kadar önemlidir. Gerek Irak ve gerekse Suriye'nin varlığı, Türkiye'den çıkıp, bu devletlerinden geçerek, Basra Körfezine dökülen Fırat ve Dicle nehirlerine bağlıdır. Burada şu soru gündeme gelebilir: Bu süper devletler, Suriye ve Irak'ı insanlık adına mı düşünüyorlar? Elbette, böyle bir şey onların fıtratına aykırıdır. Burada en önemli ülke İsrail'dir. İki bin yıllık süreç içinde, vaz geçilmeyen, vaat edilmiş topraklar diğer bir değimle Kenan meselesidir. Özellikle, ABD Orta Doğu'yu tek kullanımlık veya kullanıldıktan sonra atılabilen halklarla doldurmak istemektedir. Bunu özellikle Orta Doğu'daki demografik yapıyı değiştirme çabalarında görmekteyiz. Lütfen, Suriye'de sözde PYD'nin hegemonyasındaki alanlara bakınız. Hemen, hemen Suriye'nin 1/3'ünü işgal altına almalarına rağmen; buradaki Kürt nüfusu, Araplara nazaran çok düşük düzeyde, hatta bazı alanlarda yokturlar. Bu başlı başına, demografik yapıyı değiştirme projeleridir. Irak sınırından başlayarak, Akdeniz'e kadar uzanmak istemenin temelinde bu yatmaktadır. Rusya ile ABD'nin böyle bir durumda nasıl bir anlaşma içinde oldukları, bugün için belirsiz olmakla birlikte, Rusya'nın tarihsel olarak Akdeniz'e ulaşma arzusunun bir parçası da olabilir mi? Bana göre önemli sebeplerinden birisi bu olsa gerektir. Bunun yanında, İsrail'i güvenceye almak da bu projenin bir parçası olarak ortaya çıkmaktadır. Orta Doğu'dan çıkarılmalarından sonra geçen 2 bin yıllık süreçten sonra, kurulan İsrail, vaat edilmiş topraklara erişmek için, bir bin yıl daha bekleyebilir. Bu mümkün mü? Kul kurar, ama Allah'ın dediği olur. Burada benim anlamadığım, binlerce, binlerce yıldır buranın esas yerli halkı olan Araplarda tık olmamasıdır. Allah'a şükürler olsun mideleri epeyi geniş. Suudi Arabistan'ın İsrail ile kanka oluşu bunun en önemli belirtisidir. Daha önce de üzerinde durduğum gibi, asla antisemittik düşünceye sahip değilim. Milletler Arası seviyede hak, hukuk kelimelerine de takılmıyorum. Dünya güçlünündür. Güçlü her şeyi yapmıştır ve yapmağa devam etmektedir. Asıl mesele tek kullanımlık, Kürt'ler ve Araplar neredeler, ne yapıyorlar. Saygılarımla.