Çarşamba Şeker Fabrikası'nın hikayesi, rahmetli Erbakan'ın "Milli Seferberlik" ilan ettiği ve "Ağır sanayi hamlesi" olarak adlandırdığı yıllarda başlıyor...

Erbakan'ın attığı temellerle "alay" edenler; 599 işçinin çalıştığı fabrikanın 1989 yılında faaliyete başlamasıyla mahcup olmuştu…

Fabrika, 2009 yılına kadar hem üreticinin alın terinin değerlendirmesi hem de ülke ekonomisine kazandırdıklarıyla yörenin 'göz bebeği' iken, "Özelleştirme" furyasında, aynı tarihte Ak-Can Şeker'e 606 milyon dolara satıldı. İhalenin iptalinden sonra bu kez 2011 yılında yeniden özelleştirme kapsamına alındı ve aynı firma, bu defa fabrikayı 656 milyon dolara satın aldı...

Tepkiler vardı. Esnaf, işçiler ve vatandaşlar ayaktaydı...

Çok geçmeden Çarşamba Şeker Fabrikası'nın özelleştirilmeyeceği açıklandı...

Bu kaotik süreç içinde üretici bezmiş, pancar ekicilerinin sayısı da haliyle azalmıştı...

Bölge ve ülke ekonomisine büyük katkısı olan Çarşamba Şeker Fabrikası'nın yeniden faaliyete geçebilmesi için şeker pancarı gerekiyordu...

Dönemin Çarşamba Kaymakamı Caner Yıldız, 2012 yılının Aralık ayında pancar ekimi yapan 30 köyün muhtarıyla toplantı yaptı. O toplantıda, Şeker-İş Sendikası Şube Başkanı Sinan Türe ve Çarşamba Ziraat Odası Başkanı İsmail Güngör de vardı...

Kaymakam Yıldız, Çarşamba Şeker Fabrikası'nın ilçeye ekonomik ve sosyal katkılarının önemini bildiği için adeta muhtarlara "Şeker pancarı ekimi " için yalvarmıştı…

O günlerde birileri çıkıp, Kaymakam Yıldız'a "Sen işine baksana" diye uyardı. Oysa kaymakam, yapması gerekeni yapmıştı...

Bu kez, Şeker Fabrikası'nın kullanmadığı alanın Çarşamba Gıda Organize Sanayi Bölgesi olarak değerlendirilmesi gündeme geldi...

Tercih doğruydu...

Atıl durumundaki alanın değerlendirilecek olması yeni "iş" ve "aş" demekti...

Peki fabrika ne olacaktı?..

10 yıldır çalışamayan ve bu yüzden de bakımı yapılan makinalar yeniden aynı performansı gösterebilecek miydi?..

"Satılacak" diye şeker pancarı ekmekten vazgeçen üretici, yarını belli olmayan bir ürünü yeniden ekebilecek miydi?..

7 yıl önce 659 milyon dolara satışı yapılan daha sonra ihalesi iptal edilen fabrikaya bugün aynı parayı verebilecek birilerini bulmak mümkün müydü?..

İlçedeki küçük esnaf ve sanatkarın kaybı küçümsenecek gibi miydi?..

Başka diyarlara gönderilerek memleketlerinden koparılan o işçiler ve aileleri, bu travmanın etkisinden kolay kurtulabilecekler miydi?..

Devletin; tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan o milyonlarca dolarlık kaybını hiç hesap eden var mı?.. Böylesine büyük bir milli serveti, "hesapsızlık" içinde heba ederek, nişasta bazlı şeker üretiminin

Küresel devi Cargill'den başka hepimiz kaybettik!..