Dünyanın tüm fermanları kağıt, kalem, mürekkep ve bir imza ile başlıyor.

Ya da bitiyor.

Kağıt, kalem, mürekkep ve bir imza ile neler yapılmaz ki?

Bu dörtlü ile ne fermanlar çıkar yola.

Bu sabah ben de gençliğime bir ferman çıkarttım geri dönmesi için.

Daha geçenlerde sağ kanadımı yitirip dört ay kırık bir el ile dolaştım. Kolumu boynuma bir madalyon gibi astım aylarca.

Tam iyi oldum derken bu kez de sol ayağım beni terk etmeye kalktı haince.

Yıllar önce izlediğim "Sol ayağım" filminden mi etkilendim bilemem.

Hayatımın orta yerine bir baston giriverdi aniden.

Bir şeyleri kaybettiğiniz zaman onun ne kadar değerli olduğunu geç de olsa anlıyorsunuz. Keşke hiç kaybetmeden anlayabilseydik değerleri.

İnsan doğuştan engelli olarak dünyaya gelse bile o engeli aşmanın ve imkansız denilen şeye hayat vermenin mutlaka bir yolu olduğunu anlıyor yaşayınca.

Günlerdir sol ayağım ile konuşuyorum.

Anlıyorum ki, bana kızgın. "Kendin ara bul cevabını" diyor.

Mektup yazdım, cevap yok.

Ferman yolladım, cevap yok. Yalvardım, gene cevap yok.

Sonunda bir Devrek bastonu yolladı bana.

Kırk yıl düşünsem baston kullanmanın da özel bir metodu olduğunu bilemezdim.

Meğer ne zormuş insanın kendisine dışarıdan bir üçüncü bacak edinip onu eğitmesi. Ya da bastonun sizi eğitmesi.

"Singin'in the Rain" de olduğu gibi, Gene Kelly'e özendim.

Bir performans için ille de şemsiye gerekmez. Yerine bastonla da idare edebilirim diye düşündüm.

Ancak nafile. Sol ayağım itirazda "Iıııhh! olmaz" diyor.

Sağ kanadım, sol ayağım, kalbim, beynim hepsi birlikte arsızca ve koro halinde ve de üstelik yüksek sesle konuşuyorlar kendi aralarında.

Onların konuşmalarından nefret ediyorum. Çünkü bana karşı isyandalar.

"- Yorulduk, yaşlandık ama sen hala bizi koşturuyorsun" diyorlar.

Bir tek ruhum bana dost, benden yana. "- Hayır " diyor ruhum.

Bir kaç ay önce büyük bir trafik kazası geçirmiş, Azrail'e biraz rüşvet vererek beni bekleme odasına almasını temin etmiştim.

Ancak bu kez organlarım isyan, işbirliği ve hizip içindeler...

Sürekli sağ ve sol kroşeler geçirerek beni durdurma çabasındalar.

Oysa ben böyle mi sözleşmiştim hayatla?

"Daha son sözü söylemedi hayat. Belki yarınlar, belki de mutlu sonlar var. "

"Yeniden başlamak yorar insanı ama sonunda kavuşup mutlu olmak var."

Diyordu ya... Üstat Nazım dizelerinde...

- Baş, kanat , gövde, kuyruk, sol ayak, sağ el, beyin, kalp çekilin öte !!..

- Bende bu ruh varken; daha çoook çomaklar sokarım hayatın tekerine...

SOKAKLAR SOĞUK VE ISSIZ

ONLAR İÇİN BİR KALP SEVGİ ...

BİR KAP YEMEK LÜTFEN