Anayasa Mahkemesi, "Anayasa'nın 148'inci maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikayetlerin, bireysel başvuruda incelenemeyeceği" hükmünü verince, 2000 yılı ve sonrası emekli olanlar haksızlığın giderilmesi için TBMM'den çıkacak kararı bekleyecek!..

2012'de yasallaşan ve 2013'te yürürlüğe girerek 355 liraya kadar intibak farkı alan 2000 yılı öncesi emeklileri, kendileriyle aynı pozisyonda olup da emekli olanlardan daha çok aylığa bağlanmıştır...

Emekli sendikaları ve derneklerinin bu konudaki tepkileri sonuçsuz kalmış, yargı aşamaları uzadıkça uzamıştır…

Oysa bu haksızlık, yaklaşık 5 milyon kişiyi ilgilendiriyordu...

İktidara yakın medya, "intibak" konusunda çalışmalar başlatıldığını "emekliye müjde" başlıklarıyla sık sık sürmanşetlere taşısa da bunun adı, 'umut tacirliği''nden başka bir şey değildi…

Oysa durum çok farklıydı…

SGK; aylık bağlama oranlarında yaptığı değişiklik ve taban aylıkların kaldırılmasıyla 2014 yılı içinde 90 milyar tasarruf sağlamıştı...

Tasarruf elbette güzel ama bu adaletsizlikle ne olacaktı?..

İşsize güçsüze emekli aylığından daha çok maaş veren devlet, sıra emekliye gelince "Tasarruf" dememelidir…

Geçimin giderek zorlaştığı, devletin kendi kurumlarının ortaya koyduğu enflasyon rakamları ortadadır...

Emeklinin aldığı aylık da...

Onu bunu sayıp da, "Onlara var, emekliye neden yok" demiyorum...

'Devletin adil olması gerektiğini" söylüyorum…

Sadece 2000 yılı ve sonrası emekliler değil, 1 Ekim 2008 yılından itibaren aylık bağlama oranlarının yüzde 30 düşürülmesiyle mağduriyetler zincirine yeni bir halka daha eklenmiştir…

Aynı işi yapıp, aynı hizmet yılı üzerinden emekli olan insanlar arasındaki maaş farkını "adil" bulmak hangi vicdana sığar?..

Asgari ücretin altında emekli maaşı mı olur?..

Bu insanların çoğu geçinemediği için ilerleyen yaşlarına rağmen çalışmak zorunda kalmıştır...

O insanlara yazık günah değil midir?..

Hayatlarının son günlerini huzur içinde yaşamaya hakları yok mudur?..

Anayasa Mahkemesi, bu meselenin çözüm adresi olarak TBMM'yi göstermiştir...

Milletinvekilleri, çarşıda pazarda, banka önlerindeki kuyruklarda ya da onlarla yaptıkları sohbetlerde gerçeği görmektedirler…

O yüzden, bu sorunun çözümüne katkı vermek için manevi sorumlulukları vardır…

Ayrıca, mesele sadece geçimden ibaret değildir....

Daha ötesi de vardır...

Onu da Gazi Mustafa Kemal Atatürk, şu sözlerle ifade etmektedir: "Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmağa hakkı yoktur."