Atatürk'ü yolunu değiştiren, yanındaki arkadaşlarını bırakarak köylerde geceleyen, saklanan, Samsun-Havza yolunu bir milis çetesinin himayesinde geçen 'korkak bir Osmanlı paşası' olarak sunan 'tarih kalpazanı' Samsun kamuoyuna yaptığı açıklamasında 'güvenlik tedbiri almakla kaçmak arasındaki farkı ya gerçekten bilmiyor ya da bilmezden geliyor.

'Havza'ya doğru giderlerken güvenlik nedeniyle Bağdat Caddesi (Eski Ankara Yolu) kullanılmadı. Zira o dönemde bu güzergahın geçtiği Kadıköy, Amasya –Samsun Metropolidi olan Germanos Karavengelis'in tepeden tırnağa silahlandırdığı Rumların yaşadığı bir yerdi. Günümüzde dahi bir devlet büyüğü Samsun'a geldiği zaman emniyet güçleri tarafından gerekli güvenlik önlemleri alınır ve bir yol güzergahı belirlenir, geçilmesinde sakınca doğurabilecek yerler tercih edilmez' diyor o duyurusunda.

Güvenlik tedbiri alınması başka bir şeydir, yolun değiştirilmesi başka bir şeydir. Mustafa Kemal Paşa yolunu değiştirmemiştir. Değiştirmeye gerek de duymamıştır. Çünkü o günlerde ne Mustafa Kemal Paşa'ya yönelik ne en ufak bir tehdit söz konusudur ne de o çetelerde bir Osmanlı paşasına saldıracak yürek ve güç vardır. Hele de o paşa cephelerden geliyorsa ve yanındaki kurmayların hepsi silah kullanmayı çete bozuntularından çok daha iyi biliyorsa.

Onların yol ve kader arkadaşlığı Balkanlarda başlar, Libya'da, Çanakkale'de, Filistin'de, Bitlis'te kanla, barutla sınanır. Onlar Samsun'a her şeyi bilerek ve göze alarak çıktılar. Hiç korkmadılar, hiç tereddüt göstermediler, yollarından hiç sapmadılar ve hiç dönmediler. Zafere o iman ve inançla gittiler.

Kaçmadıkları, yollarını değiştirmedikleri gibi kaçmaları ve/veya yollarını değiştirmeleri için herhangi bir sebep de yoktur. Mirliva Mustafa Kemal Paşa ve maiyet erkanı Samsun'a 'milli mücadele' için ve İngilizlerden habersiz ve İngilizlere rağmen değil, 'Doğu Anadolu'daki Türk-İslam halk şuralarını ve Türk milis kuvvetlerini dağıtmak, halkı ve orduyu silahsızlandırmak, ordunun elinden alınacak silahları İngilizlere teslim etmek' üzere gönderilmiştir. İngilizlerin himayesindeki Rumların kendilerini korumak için gönderilen bir Osmanlı paşasını öldürmeye kalkmaları kadar büyük bir aptallık olur mu? Bizim tarih kalpazanı ve onu tarihçi sanarak o yalan ve yanlışlardan alıntı yapanlar Rumları ve İngilizlerle birlikte bizi de aptal yerine koyuyorlar ne yazık ki. Hayır, ne o dönemin İngiliz ve Rumları ne de bugünün biz Türkleri aptalız, aptal olan bizim aklımızla alay etmeye kalkanlardır.

Mustafa Kemal Paşa'yı Samsun'a gönderen ve gönderilmesini isteyenlerin bekledikleriyle gönderilenin hedefi farklıdır. İngilizler ve Damat Ferit hükümeti bunu Haziran'ın ortalarına doğru, O artık Havza'dayken ancak anlayabilmişler ama o zaman da çok geç kalmışlardı. Kartal yuvadan uçmuş ya da onların benzetmesiyle 'kurtarıcı bozkurt' çoktan dağa çıkmıştı. Mustafa Kemal Paşa, Celal Erikan'ın ifadesiyle 'Samsun'a çıkardığı kurtuluş bayrağını, Havza'da açmak üzere bulunuyordu.'

Bu konuda gerek Yüzbaşı Hurst'un İstanbul'a, gerekse Amiral Calthropp'un Londra'ya gönderdikleri yazılar, raporlar ortadadır. Resmi yazışmalar ve belgeler dururken birilerinin dedesinden ya da kayınpederinden yaptığı nakiller veya yine birilerinin uydurmalarıyla Milli Mücadele tarihini değiştirmeye, bozmaya kalkışmak tarihe ihanetten başka bir şey değildir.(Devam edecek)