Bağlılık ve bağımlılık, günlük yaşantımız içerisinde çokça kullandığımız farklı anlamlar taşıyan kelimelerdir. Çoğu zaman aynı anlamlarda kullanılan bu kelimeler, aslında hayati derece farklı anlamlar taşımaktadır.

Bağımlılık; kişinin kontrol etmek istemesine rağmen, davranışlarını, duygularını ve düşüncelerini kontrol edememesi, kendisini bir başkasına ya da kendinden başka herhangi bir şeye muhtaç hissetmesi ve kendisiyle içsel bir çatışma yaşamasıdır. Bağımlılık, bir bağlantının psikopatolojik halidir. Bağımlılık, istenmeyen bir durumdur. İlişkilerin uç noktasıdır. Kişi başka bir bireye ya da nesneye bağımlı olduğunda; kendi özerkliğini ve benliğini terk eder. Bağımlılığa en çok rastladığımız durum, genellikle kişiler arası ilişkilerin bir dalı olan partner ilişkileridir. Kişiler bağımlı oldukları eşlerini genellikle hayatlarının merkezine koyarlar. Tek ruh, tek zihin olduklarını iddia eder ve bu durumla ile gurur duyarlar. Zaman içerisinde kendi benlikleri tamamen yok olmaya başlar. Bağımlı kişilerin en büyük korkusu olan ilişkiyi kaybetme korkusuyla baş başa kalırlar. Bağımlılık temeli üzerine kurulmuş ilişkilerde izole bir yaşam tarzı vardır. İlişkilerde bağlılık ise bir kişiye özgürce sevgi ve saygı temelinde yakınlık duymak ve yakınlık göstermek demektir. Sağlıklı ilişkilerin temelinde ve devamında bağlılık çok önemli bir etkendir. Bağlılık, bir ilişkide diğer kişi ile duygusal olarak yakınlaşabilmeyi gerektirir. Paylaşımlarda bulunabilmeyi, gerektiği durumlarda karşılıklı destek alışverişinde bulunabilmeyi gerektirir. Kurulan bağ ve yakınlık, birliktelikte her iki kişinin de öz olarak, kendisi olarak var olmasına izin verir. Bu süreç, her iki kişi için de gelişime açıktır.

Bağlılığı güçlü ilişkilerin amacı yalnız kalmamak değil daha doyumlu ve karşılıklı olarak mutlu bir yaşam sürmektir. Bağımlılık temelli ilişkide ise birlikteliğin amacı yalnız kalmamaktır.