Kimin aklına geldiyse geldi ve bu kent bir sabah bir büyük müjdeyle uyandı: Bir büyük yatırım gelecek ve binlerce işsiz genç iş bulacaktı. 10 binle başladı umutların açık artırması, 13 bin, 15 bin oldu ve 17 bine ulaştı kısa bir zaman içinde. Nüfus kağıdı suretleri toplandı oy verme sözü karşılığına iş sözü verildi on binlere.

İlk geminin denize ineceği tarih açıklandı en yetkili ağızlardan 1 Kasım 2005 denilerek. Günlerden 1 Mayıs 2005'di. Kent Kurultayı yapılıyordu yıkılan Büyük Samsun Oteli'nin balo salonunda ve kürsüdeki sayın yetkili bu tarihi veriyordu. Duyduğumda çılgına döndüm. '6 ay var, bu nasıl olacak?' diye sordum şaşkınlıkla. Meğer açık deniz tersaneciliği yapılacakmış. Gemilerin iskeleti tersane alanında karada çatılacak, motorları ve sair iç aksamları Samsun Limanı mendirekleri içinde takılacakmış! Niye küçük dilimi yutmadım hala şaşarım.

O günlerde -şimdilerde sadece güzel bir hatıra olan- Kanal S Televizyonunda program yapıyor, Ekip Gazetesi'nde de günlük yazılar yazıyordum. Raporları inceledim, erbabıyla konuştum, çekimler yaptım ve olmayacağını yazdım, anlattım, daha doğrusu anlatmaya çalıştım. Ne yazık ki başaramadım. Benim gibi yatırımdan hiç anlamayan birisi bu işin olmayacağını anlamıştı da ne yazık ki ellerine milyon dolarlar teslim edilen anlı şanlı yöneticiler anlamamıştı. Ağaçlar kesildi Gelemen Devlet Üretme çiftliği çamlığından; az buz değil, yaklaşık 100 bin civarında yetişmiş çam ağacı. Mendirekler, rıhtımlar ve sonunda da tahsisler yapıldı. Yaklaşık 50 milyon dolar(bugünkü kurla 150 milyon TL) denize atıldı. Şimdilerde Karadeniz'in tuzlu ve hırçın dalgaları dövüyor ve tahrip ediyor o mendirekleri, kumları da limanı dolduruyor. Neye yanmalı? Ağaç katliamına mı, para ve zaman kaybına mı yoksa umut istismarına mı?

Yıllar sonra bu konuya dönüşüm sebepsiz değil. Samsun Valisi Osman Kaymak 'Samsun'un 2019-2023 yılları arasını kapsayacak olan 11'inci Kalkınma Planı, Özel İhtisas Komisyonu ve Çalışma Grubu Toplantısında' paraların nasıl israf edildiğini anlatırken parmak basmış derindeki bu yaraya. Sayın Kaymak, "Türkiye'nin geleceğinde gemi çok önemli' denilmişti ve Samsun'a 150 milyon TL yatırımla gemi tersanesi yapıldı… Ama tersane konusu ölü bir yatırım oldu. O anlamda planlamalar hamasi olmasın. Avrupa Birliği'nden paralar alsak da bunlar bizim hesabımızdan gidiyor. 'AB'den bedava para almışız' şeklinde olaya bakmayalım. Ülke kaynaklarını etkin, verimli ve Samsun'un gerçeklerine uygun bir şekilde kullanalım. Şu an 'Tersaneyi ne yapacağız?' diye milletvekillerimizle, bakanımızla düşünüyoruz. Uzun vadede basiretli bir tercih olmamış. Kusura bakmayın, o zaman bunu yapanlar belki iyi niyetli yapmış olabilirler ama iyi niyetlerimiz bizi zarardan kurtarmıyor" diye konuşmuş.

Acı ama doğru bir konuşma. İnşallah bundan sonra yapılacak yatırımlarda geçmişin yanlışlarından gerekli dersler çıkartılır ve Sayın Vali'nin bu uyarısı yeterince dikkate alınır. Fakat bu yetmez, bir de birilerinin hiç olmazsa ahlaki planda olsun kamudan özür dilemesi gerekir. Kamu kaynaklarının böylesine çarçur edilmesinin hukuki değilse bile ahlaki ve vicdani bir sorumluluğu yok mu? Sadece yapanlar değil, yanlışı görüp de şu veya bu sebeple susanlar da suçludurlar ahlak planında. 'Susarak suça olmak' kavramı dünyada giderek yaygınlaşıyor.

Bu kent, bu ülke hepimizin, gördüğümüz yanlışları dillendirmek, doğruları göstermek hepimizin sadece hakkı değil aynı zamanda görevi de. Susarak değil konuşarak bir arada yaşayacağız. Konuşacağız ama kırmadan, ama sövmeden ama düşman olmadan. Ve dinleyeceğiz kızmadan, köpürmeden. Bileceğiz ki eleştirenler düşmanımız değil gerçek dostumuzdur. Namuslu ve yürekli eleştirmenler makam ve güç sahiplerinin kutup yıldızıdır.