Kayıpsa, bulunamıyorsa ben buradayım, bedeli neyse ben öderim. Kaçaksa, kaçırılmışsa, kaçıran bilinmiyor ya da bilindiği halde alınamıyorsa bedeli, dert değil, ben buradayım, ben öderim. Ben ülkenin bir yanında yaşayan vatandaş, ben kanunlara saygılı, ben 'vur ağzına al elinde ekmeği' denilen sade vatandaş.

Kayıpsa, kaçaksa ya da kaçırıldıysa dediğim de elektrik bedeli. Hani şu bir kısmının hatlarda kayıp olduğu söylenen önemli bir kısmı da bir takım vatandaşlarımız tarafından evdeki lambalarda, klimalarda, ahırlarda hatta bahçedeki havuzlarda kullanıldığı halde parası tahsil edilemeyen elektrik var ya, işte o.

Ben alıştım artık yıllardır ellerin yükünü taşımaya, biraz daha taşısam ne olur ki? Biraz daha deyişimi de sakın 'yakında kalkacak' diye anlamayın, birazdan kastım çoğu gidip azı kalan ömrümdür. Ben öldükten sonra yaşayanlar hala ödemeye devam edecekmiş, bana dert mi? Ben öldükten sonra kopacak tufandan bana ne ki?

Eskiden sadece devlet üretirdi, şimdilerde özel teşebbüs de üretiyor, üretim merkezlerinden tüketim merkezlerine taşıyor, sonra da bize satıyor. Üretimin bir kısmı yolda kayboluyormuş. 'Oluyorsa oluyor bana ne' diyemiyorum her ay elime tutuşturulan faturada bir de kayıp-kaçak' hanesi var, mırıldansam da ödüyorum. Sadece kendi tükettiğimin kayıp bedelini değil, hırsızın arsızın kayıp bedelini de ödüyorum. 'Çifte kavrulmuş ekmek kadayıfı dedikleri bu olsa gerek.' Ama biz garip tüketiciler için değil o zarı hep düşeş gelen üreticiler için. Bir kısmı dağda bayırda kaybolsa da, bir kısmı da bir kısım vatandaşlarımız tarafından çalınsa da onların bir kaybı yok; yanan yakmadığı elektriğin parasını ödeyen gariban vatandaş, yani ben, yani sen, kısacası biz.

Adam arsız mı, utanmıyor mu, yoksa çok güçlü de kapısı çalınamıyor mu, her neyse, onun ödemediğini de ben ödüyorum. Yurttaşlar arası dayanışma dedikleri bu mu yoksa? Her kimlerse bir kere de onlar ödeseler de bizler rahat etsek ve dayanışma denen yurttaşlık nimetinden bir de biz nasiplensek. Nasıl olur acaba?

Yargı karar vermiş 'uygulamaya devam' demiş. Uyacağız çaresiz, biz kimiz ki uymayalım? Sade vatandaşız biz, yasalar karşısında boynumuz kıldan ince. Uymak görevimiz ama eleştirmek de hakkımız, yargı kararları da eleştirilir, eleştireceğiz. İçtihatlar değişir, bu da değişir belki günün birinde, o umutla yaşayacağız. Belki günün birinde devlet bize de acır da onlardan da alır ya da bizden de almaz. Kim bilir?

'Almaz' dediysem bu da yanlış anlaşılmaya, kullandığımız elektriğin bedelini demiyorum; onu alsın hem de son kuruşuna kadar ama elin arsızının, elin hırsızının evinde, evinden vazgeçtik, ahırında hatta havuzunda kullandığının bedelini bizden almasın. Biz de Allah'ın kulu, biz de Hazreti Muhammet'in ümmeti, biz de Türk Devleti'nin vatandaşlarıyız.

Bu kadarcık serzeniş olacak artık, kimseler bu kadarcık serzenişin kusuruna bakmasın ve de üzülmesin lütfen. Ben buradayım, biz buradayız, onlar çalsa da, onlar ödemese de ben öderim, biz öderiz. Biz bu devlete bağlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız, biz öderiz.