2017 yılında Sanayi üretiminde fazlamız olmasına rağmen para piyasalarında garip şeyler oluyor. Ekonomik veriler hızla tehlikeli sulara doğru gittiğimizi gösteriyor. 2019 yılında yapılacak seçimler dışında gözü hiçbir şey görmeyen ve her uzvuyla oraya kilitlenen C. Başkanı ve AKP Hükümeti bunca sene yaptıklarını silip kendisini bir kayıplar denizinde bulabilir. Çünkü ekonomi hiçbir şeye benzemez. Amacımız felaket tellallığı değil ama vahim durumu görmezden de gelemeyiz.

Ünlü Ekonomi yazarı E. Sağlam ortaya çıkan rakamları çok farklı değerlendiriyor:

'Geçen yılın ortalarında başlayan cari açıktaki büyüme, bu yılın ilk ayında iyice hızlandı.

Ocak ayında Türkiye'nin cari dengesi, beklentilerin üzerinde, 7.1 milyar dolar açık verdi. Turizm gelirlerindeki yüzde 25'lik artışa rağmen cari açığın bu kadar büyümesinde enerji ve altın ithalatı ile iç talebe dayalı ithalattaki büyümenin etkisi görülüyor.

Son 12 aylık birikimli rakamla cari açığın 51.6 milyar dolara çıktığı görülüyor. 2017 yılı sonunda yüzde 5.5 olarak kesinleşmesi beklenen cari açığın milli gelire oranının ise ocak sonu itibariyle yüzde 5.9'a çıktığı tahmin ediliyor. Yüzde 5.5'luk oran bile uluslararası alanda tehlike sınırı olarak nitelenirken, bu oranın yüzde 6'ya dayanmış olması, elbette tehlikenin arttığını gösteriyor.

Şunu söylemek gerekiyor ki bu oranlar, bu ithalat rakamları sürdürülebilir değil. Bizler cari açık rakamını zaten finanse edildiği zaman öğreniyoruz yani bunun etkisini diğer verilerde görmüş oluyoruz. O nedenle sürdürülemeyecek demek, bunun finansmanı sıkıntıya gireceği için ithalatın yavaşlayacağı, kurların yukarı seyrinin devam edeceği anlamına geliyor. Sonuç olarak yeni bir dengede buluşuluyor ve büyüme oranları bu dengeye göre oluşuyor, ekonomik aktivite doğrudan etkileniyor. Kısacası, bu rakamlar sürdürülemez, büyüme oranları aşağı inmek zorunda kalacak...

Bunun yanında, şahit olmuşsunuzdur; ilgili bakanlar ithalat rakamlarını hiç ağızlarına almazlar, hep ihracattaki artıştan söz ederler. Türkiye'nin ihracatının ithalata bağımlığı açık olduğu için, ihracat kaleminde de sıkıntı başlaması normal sayılmalı. Bakanlar, çok değil yıl ortalarına varıldığında, ihracatta rekorlar için başarı nutuklarından vazgeçmek zorunda kalabilirler.

FİNANSMAN KORKUTUYOR

Bu kadar yüksek açığın nasıl finanse edildiğine bakacak olursak; Ocak'ta 12.7 milyar dolarlık yüksek bir giriş göze çarpıyor. Buna net hata noksan kaleminde Ocak'ta görülen 1.2 milyar dolarlık çıkışı da eklemek gerekiyor. Buna rağmen rezervlerde de artış olmuş.

Bankaların yurtdışında tuttukları varlıkları 2.9 milyar dolar azaltarak yurt içine getirmeleri, ticari kredilerin 0.5 milyar düşmesi önemli etken. Bankalar, Hazine ve şirketler kesimi ocak ayında toplam 3.7 milyar dolarlık tahvil ihracıyla dış finansman sağlamışlar. Hisse senedi ve tahvillerde yabancı payı stokun yarısından fazlasına ulaşmışken, aynı alanlara ocak ayında 1.5 milyar dolarlık daha yeni giriş kaydedilmiş. Kullanılan ticari krediler 1.5 milyar dolar artarken, şirketler de 0.8'i kısa vadeli toplam 1.5 milyar dolarlık daha dış borçlanma yapmışlar. Sıcak para başlığı altındaki giriş 4.9 milyar dolar olarak hesaplanmış.

Buna bağlı olarak 12 aylık borç çevirme oranı küçük bir artışla yüzde 116'ya ulaşırken, bankacılık sektörünün oranı yüzde 101 ile aynı kalmış. Bu noktada Halk Bankası'nın artık dışarıda borçlanma yapamadığını, doğan boşluğu başka bankaların doldurmasına izin verilmediğini de hatırlatmak gerekiyor.

Bu dünyayı yöneten Yahudi bankerlerin artık bize karşı oluşan cepheyi tahkim ettiğini gösteriyor. Fırat Kalkanı ve Afrin Operasyonuyla birlikte ABD'nin yıllardır kurduğu planları bozmanın sanki bedelini ödetmek için karşı taraf ekonomi operasyonunun düğmesine basmış gibi görünüyor.

Yüksek seyreden mevduat faizlerinin de etkisiyle yabancı yatırımcıların Türk bankacılık sisteminde tuttuğu mevduatın 1.4 milyar dolar arttığı da gözleniyor.

Kısacası; cari açığın finansmanı borçlanma ve sıcak para ile karşılanıyor, bir süredir tıkanan doğrudan yabancı sermaye yatırımları daha da azalıyor.

Bu tablo artık yabancıların daha fazla dikkatini çekmeye başladı. Yabancı kurum analistleri açıkça, 'Yarısından fazlası sıcak para ile finans edilen yüksek cari açığın endişe kaynağı olduğunu' söylemeye başladılar.

Piyasa dün kurlarla ilk tepkisini verdi. Kritik günlerin başladığını söylemek için ise erken.'

Bu gelinen noktada vahşi emperyalizme karşı üretim ve sanayi yapılanmasında bizim de karşı atağa geçmemiz gerekir. Bir an önce Şeker Fabrikalarının özelleştirmesini durdurup, özelleştirme ile kaybettiklerimizi geri almalıyız. Hatta misilleme yapıp Nişasta Bazlı Şurup üretimini durdurmalıyız.