Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanından sonra 16 Teşrin-i Sani 1341(1925) tarihinde TC. sınırları içinde bulunan tüm tarikatların kaldırılmasıyla; şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik vb gibi ünvanlarla falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gayptan haber vermek, insanları murada kavuşturma iddiasına bulunmak, muskacılık vb. gibi faaliyetlere yasaklar getirilmiştir.

Tarikatlatlar Türkiye'nin gerçeklerindendir. Sayın Başbakan'ımız da bu durumu kabullenmiş olmalıdır ki, Diyanet Müftüler toplantısındaki konuşmasında , 'tarikatların tarihi misyonlarına çekilmelerinin' gereğine işaret etmiştir.

Ancak Cumhuriyet öncesinde olmadığımızı bilmeliyiz.

Tarikatların Cumhuriyet öncesi ve sonrası misyonlarının farklı olduğuna inanıyoruz. Aynı olsaydı bugünkü iktidarın olmasına gerek kalmazdı. Sayın Erdoğan'ı Kılıçdaroğlu'ndan farklı kılan da bu misyon farklılığıdır.(Bu ayrı bir yazı konusudur).

Türk milletinin sosyolojik yapısını bilenler bilir k, Türkiye'deki dini cemaatlerin / tarikatların desteklemediği bir sağ parti normal yollardan asla iktidar olamaz.

Tarikatların mistik kimliklerine sahip olmakla birlikte, toplumu bir anda aksiyona geçirebilecek kadar sosyal fonksiyona sahip kuruluşlar oldukları unutulmamalıdır.

İster sağ, ister sol olsun, bu sessiz cemaatlerin iktidar belirleyiciliği vardır.

Bu nedenledir ki, iktidar mensubu yetkililer bu konulara hiç girmemeli yada çok dikkatli hareket etmelidirler.

Herkes bu konuları, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve de Sayın Başbakanımızın anladığı gibi anlamaz. Yanlış anlaşılmaya neden olabilecek yorumlara girip milletin kafası bulandırılmamalıdır.

Örneğin; Sayın Cumhurbaşkanımızın , 'dinin güncellenmesi' konusunun düzeltici ikinci konuşmasından sonra bazı bakan ve ilahiyatçıların tartışmayı sürdürmelerini doğru bulmadım.

Aynı durum Giresun İl Kongresinde yaşanmıştır. Salondaki gençler tarafından ayet okunması üzerine Sayın Erdoğan, "Bunları inşallah kabristanlarda okuyun da ama siyasi bir toplantıda bunları bize bırakın. Nerede, neyi konuşacağımızı, neyi okuyacağımızı iyi belirleyelim. Siz onları bize bırakacaksınız. Buralara nasıl geldiğimizi de iyi bileceğiz. Türbede miyiz, camide miyiz, bunları ayıracağız. Yoksa bir siyasi bir toplantıda mıyız, bunu da ayıracağız. Unutmayın, biz bu milletin tümünü kucaklayacağız, hepsini, istisnasız. Benim gencim gayet güzel ayet okuyor ama ayeti okuyamayanlar da var. Onları da katacağız, onları da buraya alacağız. .. deyişini ben iyi anlıyorum. Bu metinde , 'türbe, mezarlık ve cami' kelimeleri tabanda rahatsızlık yaratırken, ' Buralara nasıl geldiğimizi de iyi bileceğiz' yada 'ayet okuyamayanlar da var' cümlelerini de bir bütün olarak iyi anlamamızın gereğine inanıyoruz. Selam ve sevgi ile…