'Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller

Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller

Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer'

Malumunuzdur Ahmet Haşim aynı zamanda da fıkra muharriridir, bugünün diliyle köşe yazarı. Onun meşhur 'Münekkit' başlıklı köşe yazısı vardır. Tenkiti, sorgulamayı dolayısıyla insanın varlık olarak değerinin bu yolla ortaya çıkışını savunur: 'Bir mühendisi, bir şairi, bir doktoru, hatta ismini ömrünüzde işitmediğiniz herhangi bir mesleğe mensup birini, hiç anlamadığınız bir işinden dolayı beğenir gibi olunuz. Derhal bütün faziletler sizindir: Hayırhahsınız, zekisiniz, sevimlisiniz, terbiyelisiniz; ilminize, irfanınıza hiç diyecek yok. Ağzınızdan düşür verdiğiniz küçük bir mürai bir methe mukabil sırtınıza geçirilen mutantan altın hil'ati bir an içinde kaybetmek ve yağmur altında bir çıplak gülünçlüğüne düşmemek istiyorsanız, sakın sözünüze en ufak bir kayd-ı ihtiyatinin gölgesini düşürmeyiniz. İşte rahat yaşamanın düsturu! Halbuki her fikir otlağından, topal ve yaralı bir hayvan gibi, sopa ile, taşla, tekme ile uzaklaştırılan münekkit, hakikatta, insan zekasının en müessir hadimlerinden biridir. Müstakbel şafaklara doğru yürüyen mevkibin ta önünde, ümit bayraklarını dalgalandıran onun koludur. Halbuki binbir sahaya dağılmış çalışan insan faaliyetinin mahsulleri, bizzarure nakıs ve muvakkattır. Hayvan, gayesine varmış duruyor, insan gayesini hala aramakla meşguldür. Herhangi bir sahada insanı artık daha ileriye gitmekten müstağni görenler, bilmeyerek, onu hayvan seviyesine indirmek isteyenlerdir. Münekkit ise, her beşeri marifetin hala tekemmüle muhtaç olduğunu bağırmakla, her sabah, insana hayvan olmadığını hatırlatıyor.'

Ne ki bunu kaleme aldığı dünya alkışı durduran ilk kişi olunmayacak dünyadır. Yine malumunuzdur buna dair kısa bir olay anlatılır.

Vaktiyle Moskova'da parti kongresi yapılır. Kongrenin başkanlığını, tutuklanmış eski sekreterin yerini alan olan yeni sekreterdir. Kongrenin sonunda, Yoldaş Stalin hakkında bir tezahürat çağrısı yapılır. Elbette herkes ayağı kalkar (tıpkı kongre boyunca adı her anıldığında herkesin ayağa sıçraması gibi). Küçük salon ''tezahürata dönüşen bir alkış dalgasıyla'' yankılanır. Üç dakika, dört dakika, beş dakika boyunca devam eder. Fakat avuç içleri acımaya başlar, havada tutulan kollar ağırır. Daha yaşlı insanlar yorgunluktan nefes nefese kalır. Durum Stalin'e gerçekten tapanlar için dahi dayanılmaz bir aptallık halini almaya başlar. On dakika sonra, kağıt fabrikasının müdürü iş adamlarınınkine benzer bir tavır takınarak yerine oturur. Bunu gören diğer alkış tutanlar birdenbire durmuş ve yerine oturmuştu. Kurtulmuşlardı! Gelin görün ki, aynı gece fabrika müdürü tutuklandı. Başka bir gerekçeyle üstüne on yıl yıktılar. Fakat sorgulamanın son belgesi olan 206 numaralı formu doldurduktan sonra, sorgu yargıcı ona hatırlattı: Hiçbir zaman alkışı durduran ilk kişi olmayacaksın!

Güzel günlere uyanın

Sağlıcakla kalın