Deizm, ateizm, nihilizm ve benzerlerine temayül, görülen artış ve bu çoğalışa neden olarak kıymetli kıymetsiz bir çok gerekçe gösterilebilir. Konun öncelikli olarak siyaset sosyolojisiyle ele almak gerekir. Çünkü, sosyo-ekonomik değişkenler ana belirleyicidir ve ana sorun şu ana soruda yatmaktadır:

İnsanlar niçin inanır?

Olağanüstü meteorolojik etkenlerden dolayı mı? Şiddetli dolu, fırtına, tayfun vb. felakete neden olan havadan korktukları için mi?

Olağanüstü yeryüzü hareketlerinden dolayı mı? Deprem vesaireden korktukları için mi?

Yeryüzünden gökyüzüne baktığında kendini savunmasız aciz basit bir varlık gördüğünden dolayı mı?

Hayır!

İstisnai olarak sorgulamalarla inanırlar ama genel olarak insanlar en çok yalnızlığını fark ettiğinde, çaresizliklerine yenik düştüğünde inanır. Savunmasız olduğunda yani ve hiçbir şekil ile şekillendiremeyeceği kadar büyük ve güçlü bir dokunuş sahibi, kurtarıcı bekler. Esirgenmek istediğinde, merhamet beklediğinde!

Kaosdan düzene sokacak olan O dur çünkü!

Teolojik ifadeyle Tanrı,

Düzen koyucudur düzen sahibi yani. Kaostan düzene geçince de, düzeni düzenleyecek olan hukuk, sistem; (bütüncül olarak) inancın bizatihi kendisi oluyor.

Yansıması,

Gerçekte olan tarafı,

Hayat alanı yani.

İnancı gücü ve kuvveti bizatihi düzen oluyor. O gücün elinde şekillenmiş olan düzen. O güce isnat edilen düzen, inanç adına iddianın somut hali yani.

Daha somutlaştıralım. Peygamberimizden önceki bütün peygamberlerin ümmeti, inançlarını niçin kaybettiler? Verilecek en gerçekçi cevap, peygamber sonrası gelenlerin, dinlerini kendi heva ve heveslerine göre evirip, kendi heva ve heveslerini din-düze haline getirmeleridir. Kıymetli kavramları yok etmeleridir.

İslam bunu 'Eminlik' kavramıyla açıklar. Güvenilir bir peygamber, güvenilir bir düzenin teminatıdır. Eşitlik, adalet, aklın ve neslin emniyette olması teminatın bizatihi kendisi oluyor.

İslam açıdan daha fazla değerlendirme bendenizin ötesinde İlahiyatçılarımızın yetki alanıdır ve doğru analizleri ancak onlardan elde ederiz. Zira Müslümanlar, kendilerine dinini ancak kendi din alimlerinden öğrenmeli ve teveccüh bu olmalıdır. Eskiden olduğu gibi önüne gelenden dinimizi öğrenmemeli.

Ez cümle, Peygamberden uzaklaştıkça İslam'dan uzaklaştık. Başta 'Emin' kavramı olmak üzere birçok değerli kavramın içini boşalttık ve insanlar inancımızın kaostan kurtaracak bir düzen olmadığını görüyor. Allah (CC) İnsanların güven duygusuna hitap edecek, Müslümanların sayısını çoğaltsın.

İmam hatip okullarında ve ilahiyatlarda okuyan gençlerimiz üzerinden genelleme yapanlar da kendilerine Müslüman diyen insanlardır. Yargılamadan önce kendi hayatlarının güven verip vermediğini gözden geçirmelidirler.

Ayrıca menfaat birlikteliği ile oluşturulmuş kardeşlikler uhrevi bir kardeşlik asla değildir, siyasetçilerimizin de zaten böyle bir iddiası yoktur. Şunu da iyice anlamak zorundayız; eğer Habeşli Bilal (RA) kendini eşitlerden biri görmeseydi, O (RA) Bilal olur muydu?

Kimden gelirse gelsin fasıkların sözüne değil, gerçekte inanmış olanların birbirilerinin gözünün içine baka baka sözlerine güvenecek olgunlukta olduğunda sorun epey aşılmış olacak. Siz hiçbir sarrafın altınlarını dükkanın dışına çıkıp bir pazarcı gibi pazarladığını gördünüz mü?

Bulmak ehlinin işidir. Herkesin değil!

Yoksa hor görülür Köle Bilal

'Ebu Sufyan yakışır' der,

O okusun ister ezanı,

Namaz kılmayan Müslüman.

Mutlu olacağınız güzel günlere uyanın

Sağlıcakla kalın efendim.