Sorumluluk almaya pek istekli değiliz. Oysa başarıyı besleyen, insanı hedefine ulaştıran en önemli unsur, insanın ne istediğini bilmesidir. Bu da yetmez; aynı zamanda profesyonel bir sporcu kadar yaptığı işte istekli olmalıdır.
Bir zamanlar milli yüzücümüz Ersin Aydın, Mersin den Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ne yüzerek ulaşmıştı.Merak etmiş hayatını okumuştum. Meğer günde 12 saat antrenman yapıyormuş. Demek ki bir şeyi istemek yetmiyor. Yapılmak istenilen şeyin koşullarını da oluşturmak gerekiyor. Tembel bir toplumuz. Çalışmaya pek istekli değiliz. Oysa kalkınmak, ilerlemek lafla olmuyor. Çok çalışmamız lazımdır. Gelişmiş toplumların temelinde alın teri, göz nuru vardır. Kendiliğinden kalkınma gerçekleşmiyor. Kalkınmanın, müreffeh bir toplum olmanın yolu çalışmaktan ;çok çalışmaktan geçiyor. Çalışmayan tembel toplumların durumu belli. Bakalım Ortadoğu toplumlarına...Petrolü olmasına rağmen hala kalkınamamışlar. Yeteri kadar paraya sahip olmak da yetmiyor. İnsan gücü, yetişmiş beyinler çok önemlidir. İnsanını eğitmiş toplumlar refahtan daha çok pay alıyorlar. Çalışmayan, eğitim hamlesinde bilimin yol göstericiliğinde hedefe yönelmeyen toplumların vay haline...Yerinde saymaya mahkumdurlar.
Atatürk ün, Hayatta en hakiki mürşit(yol gösterici) ilimdir. sözü çok mühimdir. Millet olarak bilimin ışığında, gerçeği ve hayatı anlamaya çalışırsak kalkınmamamız için hiçbir sebep yoktur. Ne iş yaparsak yapalım çalışmanın yanında; insanımızı harekete geçirici bulaşıcı bir iyimserliğe sahip kılmalıyız. O zaman göreceğiz ki başarı kendiliğinden gelecektir.
Birçok şirketi çalışırken izlemiş biri olarak, üst düzey yönetimin aktif ve kişisel liderliği olmaksızın muhteşem sonuçların elde edildiği tek bir örnek bile gösteremem.
Hep eleştirerek insandaki yaratıcı gücü yok etmeden kişilik ve bilgi gücü zengin bireyler yetiştirmek suretiyle çağın idrakini daha kolay anlayabiliriz.
Geleceğin ileri toplumları, bilime ve insana önem veren toplumlar olacaktır.