Ne hanım var bu ülkede ne hamamım. Ne deryada yatım, ne karada katım ne de en ufak bir saltanatım. Ne batacak bir işletmem ne de yırtılacak bir karışlık tapum, deryalar kudursa batacak bir kayığım, dünya tutuşsa yanacak bir yongam.

Makam onda, han onda, hamam onda, yat onda, kat onda hatta boy sırasıyla avrat onda büyüğü, ortancası, küçüğüyle. O sefada ben tasadayım. O pazarlıkta ben mezarlıktayım. Cepheden vazgeçtim cenazemizde de yoklar. Bir 'Fatiha'yı' çok görmedeler.

Aha geldim aha da gidiyorum. Ne yazık ki korkularla hüzünlerle gidiş yolundayım. Hüznüm ve korkum bu vatandan, bu devletten ve bu milletten yana. Hani Namık Kemal ' Baisi şekva bize hüzn-i umumidir Kemal /Kendi derdi gönlümün billah gelmez yadına' der ya, işte o hesaptır. Ah o genel hüzün, dünden bugüne bu ülke insanının değişmeyen kaderi. O genel hüzün olmasa şükürler olsun Cenabı Hakk'a, gönlümüzde mutluluktan, dilimizde şükürden başka ne olur ki?

Ne yaman bir çelişki, ne garip ve acı bir tecelli umutlarla hayallerle büyümek ve ölüme korkularla yürümek. Çağlar üstü bir sıçrayışla medeniyetler aleminin önüne geçmek… Turan'a, o yüce dileğe doğru at salmak ve Kızılelma yolunda tüketmek bir ömrü şanla şerefle ve zaferlerle. Heyhat hayallerimi de beraberimde götürüyorum, korkularımı miras bırakarak.

Akif geliyor gözümün önüne; İstiklal Marşı'nın büyük şairi Mehmet Akif Ersoy ve onun can alıcı, yürek yakıcı dizeleri: 'Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir. / Davransana... Eller de senin, baş da senindir!/ His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?/ Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.'

Akif gibi bir millet, bir ümmet sevdalısını böylesine isyan ettiren 'o hissizliğin, hareketsizliğin' kat be kat fazlasını bugün yaşıyoruz ne yazık ki. Üstadınkine benzer isyanlar içindeyim. Kalemim onun kudretinin katresine erişemediği için hislerimi ancak onun dizeleriyle aktarabiliyor, onun sözleriyle sitem ediyorum sevgili milletime.

Çok kaba bir ifade, sadece bana değil, kimseye yakışmaz, yakıştırmam ama bin özürle kullanacağım o kelimeyi ve hançeremin bütün kuvvetiyle haykıracağım: 'Yeter ulan, yeter gayrı…' Sadece haine değil bu 'yeter gayrı' deyişim ve bu feryadım sana da sevgili dostum, canım, cananım, kardeşim, karındaşım, yoldaşım sana da. Yoldaş. Erenler dilinde 'Hakk'a giden' yolda inanç ve iman ortaklığı, alp yiğitler dilinde ise gaza yolunda gök gürültüsü nara: Vurun yoldaşlar, koman gaziler. Bel kardeşliğinden önde gelen yol kardeşliği. Yoldaş olmadıktan gayrı yol ne gerek.

Sana kıyamam kayım kardeşim, sana kıyamam can yoldaşım. İsyanım ihanete. 'Yeter ulan, yeter gayrı' diye haykırışım cihana. Ölmedik… Ölmeyeceğiz. Aha da son sözüm, Milli Mücadele'nin ilk kurşununu sıkan Teşkilat- Mahsusa fedaisi gazeteci Hasan Tahsin'in kaleminden: 'Bu vatan ya bizimdir ya kimsenin. Onu ancak Allah'a teslim ederiz o da insansız olarak…'