Temel, böcekler üzerinde araştırmalar yapar ve sonuçlarını da bir rapor halinde kaleme alır.

Günlerden bir gün yakaladığı pireyi mikroskopla inceleyen Temel, bir komutan edasıyla emir vermeye başlamış:

- Hopla diyerum saa!..

Pire hoplamış.

- Zıpla diyerum saa!..

Pire zıplamış.

Temel, pirenin ayaklarını tek tek kopardıktan sonra, yine emir vermeye başlamış:

- Hopla diyerum saa!..

Pirede çıt yok.

- Zıpla diyorum saa!..

Pirede tık yok.

Temel araştırma sonucunu yazmış:

Ayakları olmayan pirenin

Kulakları duymuyor.

Suudi Arabistan'daki kumar rezaletini görünce kurduğum ilk cümledir: Aklı almış kalbi sökmüş bir işgal daha ne kadar nasıl zavallı bırakabilir?

Geriye hangi kutsiyet kalıyor?

O koskocaman kapalı spor salonunda Kumarı Yasaklamış Kutsal Topraklarda kumar öğretmeyi batılılaşma (Haklar açısından sosyal ve hukuk alanında ilerleme) anlarken ya da anlaması sağlanırken bütün değerler, hiç olmasa kısa bir vicdan muhasebesini de mi çok görür kendine?

Mantık dumura uğrasa da vicdan çığlık çığlığadır. Değerlerinin tamamı batıdan çok daha medeni çok daha insancıl çok daha adilken hem değerlerini berbat ederek alçalacaksın hem de bir sığıntı gibi çaresizce her şeyinle teslim olacaksın. Gördüğümüz başka bir şey değildi. Önceki yazıda anlatmak istediğim şey adeta hayat bulmuştu. Bütün inancını, değerlerini kaybediş bu kadar mı aleni alçakça seyrettirilir?

Adaleti emreden bir İlahtır ibadet ettiğimiz. Nahl Suresi 90. Ayette aynen şöyle demez mi Rabbimiz: 'Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.'

Bu Ayetten daha medeni daha uygar daha adil bir öğreti var mıdır? Elbette yok. Ben Müslümanım diyen insanların bu ayeti yaşamıyor olması İslam'ın suçu mudur? Müslümanlar bu ayet yokmuşçasına yaşarsa sonuç elbette spor salonunda kumar heveslendirmek olacaktır. Şüphesiz kimsenin inancını ya da inançsızlığını sorgulamıyoruz zira ne haddimizdir ne de hukuken doğrudur. Basit bir mantık yürütme ile kendi gerçeğimizin bilinmesi önemlidir; katılın veya katılmayın. Suudi Arabistan'ı kınarken benzer kötülükleri bizlerde yapıyoruz. Kötülükten kötü alışkanlıklardan sakınmıyoruz. Enfes bir din ve dindar kimliği anlatıyoruz ama kusur dolu bir hayat inandıramıyor. Müslümanlar olarak parayla imtihanımız zayıf, makam ve itibarla imtihanımız zayıf; kusur kusuyoruz adeta. Dolayısıyla da kusur avcıları her birimizin eksikliğinden büyük birer teslimiyet inşa ediyorlar. 'Bak bunlar böyle diyor ama aslında tam tersidirler seni kandırıyorlar' gibi birçok cümle ile işgale zemin hazırlıyorlar. Müslümanı Müslümana hor ve hakir göstertiyorlar! Bütün maşaları kendi kusurlarını, kendi kabahatlerini görmez, başkalarının kusur ve kabahatleri ile yaşar. Kendi noksanı görmek yerine, başkalarının noksanlıklarını görür ve dillendirir. Çünkü böyle yaparak sadece kendi gibi işgale hazır teslim olmuşlar haklı olur. Bugün gördüğünüz bütün tartışmaların altında yatan gerçek şudur: Değerleriyle ilerleme derdin olanlarla, başka değer ve yargıların egemenliğini isteyenlerin mücadelesidir. Kimi Hakk ile Batıl Mücadelesi olarak adlandırır, kimi Hilal ile Haç'ın kimi de yerel kültürelle emperyal kültür arasındaki mücadele. Aynı şeyi söylüyorlar vesselam.

Müslümanı Müslümandan tanıyın, kınayandan değil dostlar. Kusur avcılarına pabuç bırakmayın. Bir Hristiyan'ı Hristiyan'dan, bir Musevi'yi başka bir Musevi'den tanır gibi. Birbirini kınayanlar, birbirini doğru tarif edemez, etmez! Ali'nin hakkını veliden sorarken bile hala ne Ali'yi tanıyoruz ne de Veli'yi

Güzel günlere uyanın

Sağlıcakla kalın