Hemen aklınıza ,biliyorum, kabiliyet,iyi yetişmişlik ; çok okuma gibi özellikleri sıralayacağımı zannediyorsunuz. Hayır...Bunların hiçbirisi değil. Tabii ki bir enstruman çalmanın birçok zorluğu ve hazırlık dönemi varsa yazı yazmanın da hazırlık dönemi var. Fakat iyi bir enstruman çalmadan söz etmiyorum. Hangi parçayı çaldığından , ne tür bir melodi çıktığından bahsediyorum.

Yazı yazmak ,çok önemli bir sorumluluk yüklüyor insana. İlk önce ,yansız bir anlayışla olaylara bakabilmeli insan.Vicdan terazisinde tartmalı neden ,niçin,nasıl sorularını sorarken gerçeğin felsefi ve tarihsel temeli olan adalet duygusundan beslenmelidir. Niçin yazı yazıyorum? Yazı yazmaktaki amacım nedir? Kalemi eline alan , söyleyecek bir sözü olan her insan birşeyler yazabilir. Yazı yazma ,kalem oynatma konusunda iddaalı olmak da insanı yanılgıya düşürebilir. Her olayın ve durumun bireysel doğruluk payı da olabilir. Yazı yazarken yolumuzu hakikat güneşi aydınlatmalıdır. Birisi çıkar gerçeklik nedir diye de bir soru sorabilir. Bu sebeple yazı yazarken fazla iddaalı olmak , "Ben neymişim be abi!" dememek lazımdır. Şunu iyi bilmeliyiz ki yazdığınız yazıları okuyan insanların ,bizden daha donanımlı ve bilgili olduğunu unutmamalıyız.

Zehir diye birşey yoktur. Mühim olan dozaj meselesidir. Zehirden bile şifa elde ediliyor. Demek ki en acımasız yazıda bile insana ve hayata dönük yaşam iksirleri bulunabilir. Yazı yazarken insanın ve toplumun mutluluğuna bir damla da olsa katkı yapmak ,insana huzur verir. İnsani ve toplumsal değerlerimizi herşeyin üstünde tutarak bir şeyler yazmalı ve topluma mesaj vermelidir. Bu sebeple kerkes yazı yazabilir. Birşeyler söyleyebilir. Kimin yazdığı, kimin konuştuğu o kadar fark eder mi?