Bu vahşi katliamı yapanlar tek kelimeyle sivil ve silahsız 4 masum insanı katlederek insanlık suçu işlemişlerdir. Savaşta bile yaralı insanı öldürmek insanlık suçudur. Kanlı katliamı gerçekleştiren PKK'lı teröristler olay sonrası ne yazık ki güvenlik kuvvetleri geldiğinde çoktan kaybolup gitmişlerdi. Oysa ki o yıllarda da TSK'nın envanterinde güçlü helikopterler vardı. O helikopterlerin hiç birisi Ankara izin vermediği sürece kaldırılamıyordu. Bu yüzden, izin çıksa bile geç çıkıyordu, bu nedenle de teröristler gidecekleri yere çoktan gitmiş oluyordu.

İletişim olanaklarının günümüzdeki gibi çok yaygın olmadığı o yıllarda terörle mücadele gerçekten çok kıt kaynaklarla yapılıyordu. Askerler son derece kararlı ve cesaretli davranıyordu. Mehmetçikler kanları ve canları pahasına elinden gelenin fazlasını bile yapıyordu. Pamuk geçidinde yol kesme eylemi sonucu teröristlerin silahlı saldırısına uğrayan 4 astsubay sevdiklerine son kez bile veda edemeden şehadet şerbeti içmiş oldu. Ne yazık ki sosyal medya, cep telefonu olmasa da acı haber şehitlerin memleketlerinde tez duyuldu. 4 annemizin yüreğine daha şehit ateşi düştü. Sadece anneler mi şehit ateşi ile yandı? Babaların, eşlerin, çocukların ve kardeşlerin de yüreğine şehit ateşi düştü. Bu süreçte kesinlikle ateş düştüğü yeri sürekli yaktı. Bazen bu durumun farkında bile olunmadı. Bir başın sağ olsun, başımız sağ olsun sözcüğü bile tümden esirgendi. Bu durumu anlamak hiç mümkün olmadı. Oysa ki böyle olmamalıydı, şehitler hepimizindi, acıda tümden ortak olmalıydı. İletişim olanaklarının günümüzdeki kadar hızlı ve yaygın olmaması, şehit cenazelerinin bazen sessizce defnedilmesine neden oluyordu.

Siz hiç ilk defa kardeşinizin şehadet haberini televizyondan aldınız mı? Pamuk geçidinde şehit edilen 4 astsubaydan birisi olan annesinin mavi gözlü paşası Şehit Astsubay İs. Tek. Kıdemli Üstçavuş İlhan Hamlı'nın ve 3 astsubay arkadaşının şehadet haberini babaevinde ilk kez TRT televizyonundan ağabeyi aldı. Bunun ne kadar acı ve ağır bir yük olduğunu acaba kim ne kadar anlayabildi? Kimse bu durumun farkında bile olmadı. O acının ağırlığını sadece yaşayan bildi. Yaşayan yaşadıklarıyla kaldı. O ağabey birlikte yaşadıkları tek katlı evde anne ve babasına kardeşim şehit düştü haberini acaba nasıl verdi? Bunu hiç düşündünüz mü?

Şehit acısı o yıllarda toplumun çoğunluğunun yabancı olduğu Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan kanlı PKK terörü nedeniyle yeni yeni duymaya başladığı ama her gün duyduğu büyük bir acı olmaya devam ediyordu.. Çünkü Türkiye uzun yıllardır savaş yaşamamıştı. Şehit acısı daha çok savaş dönemlerinde yaşanırdı. .Ama artık içimizdeki hainler o tarifsiz acıyı bölücü terör yoluyla bu millete yaşatmaya başlamıştı. O yıllar devletin de, ülkeyi yönetenlerin de bu hain teröre hazırlıksız yakalandığı yine de güvenlik kuvvetlerinin canı, kanı pahasına tüm gücüyle mücadele ettiği bir dönemdi. Her şeye rağmen güvenlik kuvvetlerimiz adı sanı duyulmamış dağ başlarında bile hainlerin izini sürüyordu.. Güvenlik kuvvetlerinin hakkı ödenmez onlar ellerinden geleni yapıyordu ama Ankara onların gördüklerini ve yaşadıklarını ne kadar görebiliyordu işte bu tartışılır. Çünkü Ankara baskı altında tutuluyor İnsan hakları gerekçe gösterilerek güvenlik kuvvetlerinin hareket kabiliyeti engellenmeye çalışılıyordu. Örneğin Almanya, Türkiye'ye karşınızdaki ordu değil bizden satın aldığınız Leopar tanklarını bu operasyonlarda kullanamazsınız, orantısız güç olur baskısı yapıyordu.. Çünkü AB ülkeleri PKK terör örgütünü destekliyordu.

Bu olaydan beri 26 yıl geçmesine rağmen AB ülkeleri aynı şekilde PKK'lı teröristlere destek vermeye devam ediyor. PKK'lı teröristler kullandıkları silahları Türkiye'den değil o ikiyüzlü ülkelerden alıyordu. Şimdi de soruyoruz İtalyan malı topuk koparan mayınlarını PKK'ya acaba kim veriyordu? Ülkesinde PKK'lı teröristlere kim eğitim veriyordu? Biliyoruz ki dün bu hain ittifakın içinde olanlar bugünde benzerlerini daha fazlasıyla yapmaya devam ediyorlar. Pamuk geçidinde hain bir pusuda şehit edilen 4 güzel insanın tertemiz kanında sadece tetiği çeken PKK'lı ellerin değil onlara her şekilde destek olan ikiyüzlü ülkelerinde kirli parmaklarının izi vardı. Türk evladını Türk topraklarında pusuya düşürüp TSK mensubu oldukları için şehit etmek sadece içimizdeki hainlerin yapabileceği bir kalleşlik değildi. İçimizde yerli, dışımızdaki yabancı hainler ülkemizde kirli bir savaşın ateşini yakmak için her türlü kötülüğü yapıyordu. Hayatlarında bir kez bile görmedikleri bir kez bile yüz yüze bakmadıkları hiçbir alıp veremedikleri olmadığı halde 4 sivil ve silahsız Astsubayı vahşice katledebiliyorlardı. Dün de sorduk, bugünde soruyoruz , Şehit Astsubaylar İlhan HAMLI, Erkan IĞDIR, Mustafa KARAÇİMEN ve Naci Yıldırım kime hangi kötülüğü yapmıştı. Bir çok sivilin, yine bir çok kamu görevlisinin hatta yerli halkın bile bölgenin ağır iklim koşulları nedeniyle başka yerlere batıya göç ettiği bir dönemde görevden kaçmayarak hiçbir mazeret üretmeden Kars'a gelmişlerdi. Kars'ın insanlarını ayrımsız seviyorlardı. İlhan Astsubay Kars'ın Ortakapı Mahallesi'nde kirada oturuyor, eşi deçalıştığı için henüz okula gitmeyen biricik kızını da Karslı bir bakıcıya emanet ediyorlardı.