Samsunspor'un bugünlere gelişinin nedeni, elbette her yanıyla kendi yanlışlarımızdı...

Parasızlık, yanlış transfer politikaları, sahaya aksettirilemeyen oyun kurguları gibi...

Hepsi, bizden birilerinin yanlışıydı...

Elbette bu süreç içinde kah yendik, kah yenildik!..

Şansızlıklar yaşayıp, puanlar da kaybettik!..

"Kendi düşen ağlamaz' misali, bütün bu olumsuzlukların faturasını kendimize kestik, keseriz de…

İtiraz eden yok!..

Bütün bu yanlışları kendi aramızda tartışırız, bir biçimde çözeriz!..

Hepsine "eyvallah"!..

Ancak, futbol otoritelerinin bile tereddütsüz penaltı kabul ettiği bu pozisyonu görmezden gelerek, Samsunspor'u girdaba atana da sessiz kalacak değiliz!...

Amatör maçı yöneten bir hakemin bile yapmaması gereken bu davranışı, Süper Lig'te maç yöneten tecrübeli biri yapıyorsa bir değil, bin kere "itiraz" ederiz!..

Bu maç sıradan bir maç değildi. Her iki takım için "Kader maçı" idi ve pozisyonun olduğu dakika "kritik"ti. Maçın normal süresinin bitimine tam 8 dakika vardı ve Özgür Yankaya, yana yattı, çamura battı…

'Hakemin gözünü gözlük' tekerlemesi geliyor aklıma…

Dedim ya...

Maçı 2-0'dan 2-2'ye getirmek başka, bariz penaltıyı vermeyerek binlerce Samsunlu'yu isyan ettirmek başka bir şeydir!..

Samsun, bu maç için 7'den 70'e kenetlenmişti...

Birlik ve beraberlik doruk noktadaydı...

Samsunlular, çoluk çocuk bayrama gider gibi stada koşmuştu...

"Yazık" olmadı mı şimdi?..

Kirlenmemiş olanın dışında hangi vicdan sızlamayacak, suskun kalacak?..

Böyle kritik bir maça, geçmiş sezonlarda verdiği kararlarla hayli eleştirilen bir hakemi görevlendirenler, ne söylerse söylesin bu saatten sonra ne değişecek?..

Türkiye'de "futbol" sadece yeşil sahada oynanan bir oyun değil artık!..

İşin "masa başı" tarafı da var!..

Çünkü, futbol büyük paraların döndüğü önemli sektördür...

Aklımda her şey var da...

Daha çok şöyle seslenmek istiyorum: "Yankaya, bakalım mı bankaya"