99 yıl önce bir karlı kış gününde, 1919'un 18 Aralık'ında Sivas'tan çıkarlar yola. Paraları yoktur, pulları yoktur, otomobillerinin benzinleri, hatta lastikleri yoktur ama yüreklerinde imanları, kafalarında idealleri vardır ve sınırsızdır. Yollar kardır, otomobillerinin üstü açıktır ve üstlerine devamlı kar yapmaktadır. Donmak an meselesidir ama umurlarında da değildir. Hedef kutsaldır ve o yolda ölmek şereftir. Kayseri'yi, Kırşehir'i geçerler. Müftüleri Börekçizade Mehmet Efendi en önde, çoluk, çocuk, yaşlı, genç, kadın, erkek Ankara halkı Dikmen'dedir. Dikmen Ankara'dır, Ankara bütün vatandır. Ankara seğmen düzmüştür, seğmen düzmek Oğuz geleneğidir. Ya düğünde dernekte düzülür ya da cenge çıkarken. Ankara, Ankara ile birlikte bir vatan bir kutsal cenge, bir milli cihada hazırlanmaktadır.

Ankara, küçük bir Anadolu kentidir. Halkı asırların ihmaliyle yoksul, yılların savaşlarından yorgundur. Yoksul ve yorgundur ama iman doludur, inanç doludur. Bağrını açar vatanın dört bir yanına. Ve vatan Ankara'ya akar. Kimi şarktan, kimi garptan, kimi cenuptan, kimi de şimalden. Kimi şalvarlı, kimi poturlu, kimi kalpaklı, kimi sarıklı, kimi medreseli, kimi darülfünun diplomalı. Mollası, kalem efendisi, subayı, aşiret reisi, eşrafı, askeri, kısacası milletin ta kendisi. Dikmen nasıl Ankara ise artık Ankara tüm vatandır. Hayır, sadece Türkiye değildir Ankara, Asya'dır, Afrika'dır. Mazlum milletlerin mukaddes şehridir. Umuttur ve bağımsızlığın merkezidir.

1920'nin 23 Nisan'ında bir Cuma namazı sonrası İttihat Terakki Kulübü binasında açılır Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi. Bina küçüktür ama dava büyüktür; bina loştur ama beyinler aydınlıktır ve o kutsal mekanda yakılan ateş tüm vatanı aydınlatmakta, tüm yürekleri ısıtmaktadır. Ve millet yeniden ordu olmakta, millet yeniden cepheye koşmaktadır.

Bir güzel marş yayılır yüreklerden dudaklara: 'Annem beni yetiştirdi bu vatana yolladı/ Al sancağı teslim etti, Allah'a ısmarladı/ Boş oturma çalış dedi, hizmet eyle vatana/ Sütüm helal etmem sana, saldırmazsan düşmana/ Yastığımız mezar taşı, yorganımız kan olsun/ Biz bu yoldan dönersek namus bize ar olsun…' Dönmediler… Dönmeyi düşünmediler bile. Ölüme bir yavukluya koşar gibi koştular, vatanın topraklarını asil kanlarıyla suladılar ve bize bir vatan bıraktılar, mekanları nur olsun.

Bugün, tarihin belki de en yoksul ama en muhteşem bir meclisinin açılışının yıldönümünü idrak ediyoruz. 'Kutluyoruz' demiyorum, ne yazık ki o kuruluşu, o açılışı hak ettiği gibi kutlamıyoruz, kutlar gibi yapıyoruz. O Meclis'i, bu vatanı bize bırakanlar bizi affederler mi acaba? Her şeye rağmen 23 Nisan Büyük Türk Milleti'ne kutlu olsun…