Geçtiğimiz haftalarda sıkça yazılarımızda bahsettiğimiz Ticaret Savaşlarında gelinen son nokta uzlaşma kültürünün eninde sonunda devreye girmesi gerektiğini tekrar gözler önüne serdi. Bütün dünya çok iyi biliyor ki, ekonomi iyi ise hayat da, siyaset de, politika da iyi oluyor.

Bu konuda Hürriyet'ten N.T. Gümüş köşesinde oldukça farklı bir analiz yapıp durumu farklı bakış açısı ile incelemiş. 'Dış politikada haftaya damgasını vuran gelişmelerden biri Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Washington'a yaptığı ve gayet renkli geçen üç günlük ziyaretti.

Başkan Trump'ın 'Önce Amerika' inadıyla ABD'yi kendi kabukları içine çekmeye çalıştığı bir dönemde Macron'un bu ziyaretinin ne anlama geldiği, etkili olup olmadığı önümüzdeki dönemde kendini gösterecek. Ancak Trump ile Macron'un samimi görüntülerinin ardında ciddi bir güç çekişmesinin yaşandığını da söylemek mümkün.

FRANSA'YA YENİ ROL
Fransa'da Sosyalist Parti'den siyasete atılan, kurduğu 'En Marche' (Yürüyüş) hareketinin desteğiyle geçen yıl bağımsız aday olarak Cumhurbaşkanı seçilen Macron (40), göreve geldiğinden bu yana Fransa hükümetine, dünya siyasetinde bir önceki yönetime göre daha etkin bir rol biçme çabası içinde. Washington seferi de Fransa'daki demiryolu, havayolları grevleri, öğrenci eylemleri yüzünden Macron'un halk desteğinde ciddi bir erime yaşandığı bir döneme denk geldi.

Geleneksel olarak ABD'nin Avrupa'daki bir numaralı müttefiki İngiltere'dir. Ancak İngiltere'nin AB'den ayrılma süreci olan Brexit nedeniyle içe döndüğü, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in de Trump ile kimyasının pek tutmadığı bir dönemde belli ki, Fransa lideri Avrupa adına bir adım öne çıktı.

Macron'un iki önemli başlığı vardı; biri İran ile yapılan 2015 tarihli nükleer anlaşmanın devam etmesi, diğeri ise Suriye'de ABD ile işbirliğinin sürmesiydi. Macron'un bir süredir ABD'nin çekilmeyi değerlendirdiği Suriye'de aktif olarak yer almaya çalıştığı dikkatlerden kaçmıyor.

MACRON'UN KEPEĞİ
Macron'un elini tutan, sırtını sıvazlayan, hatta yakasındaki kepeği alıp 'Onu mükemmel yapmalıyız, o mükemmel biri' diyen Trump, tüm bu jestleriyle kontrolün kendisinde olduğu mesajı veriyordu. Nitekim Macron, gezinin üçüncü gününde ABD Kongresi'ne hitap ettiğinde aslında anlaşmazlık noktalarının uzlaşma noktalarından daha fazla olduğunu ortaya koydu.

Trump'ın 'Önce Amerika' politikasını eleştiren konuk Cumhurbaşkanı, 'ABD, (uluslararası siyasette) çok taraflılığı icat edendir. Şimdi bunu korumaya ve geliştirmeye yardım etmek zorunda olan da sizsiniz...' dedi. Fransa Cumhurbaşkanı, ABD Başkanı'nın uluslararası ticari anlaşmalara muhalefet etmesini 'ileriyi göremeyen' bir davranış olarak niteledi, Washington'ın Paris İklim Anlaşması'ndan çekilmesini eleştirdi.

TRUMP NE KARAR VERECEK
Macron, daha sonraki basın toplantısında Trump'ı İran anlaşmasına bağlı kalma konusunda ikna edememiş olabileceğini de kaydetti.

Başkan Trump, 'berbat' diye nitelediği 2015 yılında İran'ın nükleer silah elde etmesinin engellenmesi için yapılan anlaşmanın iptalinden yana. Bu nedenle de müttefiklerine 12 Mayıs'a kadar süre vermiş durumda. Öncesinde anlaşmanın diğer taraflarından olan İngiltere, Almanya ve Fransa; Trump'ı bu anlaşmaya sadık kalmaya teşvik edecek formüller geliştirmeye çalışıyor.

BUGÜN MERKEL GİDİYOR
Fransa liderinden sonra bugün Almanya Başbakanı Merkel, 24 saatten az sürecek bir ziyaret için Washington'a gidiyor. Merkel-Trump görüşmesinin gergin geçebileceği beklentisi hakim.

Trump, Almanya'dan NATO ülkesi olarak askeri harcamalarını yüzde 2 seviyesine yükseltmesini istiyor, Berlin ise henüz bu hedefe ulaşmış değil. Washington'da rahatsızlık yaratan bir diğer husus ise Almanya'nın Baltık Denizi'nden geçecek Kuzey Akım 2 boru hattıyla Rusya'dan direkt doğalgaz alacak olması. ABD, bu boru hattının Avrupa'nın enerji güvenliğini tehdit edeceğini savunuyor.

Merkel'in gündeminde ise transatlantik ticaret savaşı ve İran ile ilgili dosyalar üst sırada. Geçen ay Trump, iç üretime darbe vurarak ABD'nin olası savaş hazırlığına zarar verdiği gerekçesiyle ithal çeliğe yüzde 25, alüminyuma yüzde 10 gümrük vergisi getirileceğini açıklamıştı. İşte Merkel bu iki konuda Trump'ı ikna etmeye çalışacak. Özellikle İran meselesi kritik.

Eğer Trump yönetimi, İran anlaşmanın kurallarına uymaya devam ederken bu sözleşmeyi iptal eder, üstüne Tahran'a yeni de yaptırımlar getirirse Ortadoğu'nun omuzlarına yeni bir kriz daha yüklenmiş olacak.'

Görüldüğü gibi aslında olay kapitalist üst aklın da bazen aklının karışabileceği gerçeğini gösteriyor. Çünkü Alman Başbakanı da, İngiltere Başbakanı da, CİA'nın yeni başkanı da daha 15-16 yaşlarındayken beraber yetiştirilmiş 'proje kadınlar'dır. Bunlar aynı merkezden emir aldıkları halde farklı bir durum sergiliyorlarsa, o noktada kafada soru işaretleri oluşuyor. Acaba savaş çıkartmak ve savaş kışkırtıcılığı yapmak mı? Daha karlı yoksa barıştan, refahtan yana olmak mı? Yoksa birilerinin iyi polis, birilerinin kötü polis olması mı? Aslında bunun sağlamasını daha önce yapmışlardı. 'Savaş sebebiyle ölen her insan Coca-Cola'nın aktif bir müşterisinin yok olmasıdır' demişlerdi. Ticaret savaşları en sonunda bu noktada birleşecek ama bakalım Ortadoğu'ya nasıl bir piyango vuracak?