Sürekli okuyucularımız, takip etmiştir. Son iki köşe yazımızda, Samsun ekonomisini mercek altına almış ve yaşanan dar boğazları irdelemiştik. İlk yazımızda tarım ve hayvancılık sektörüne odaklanırken, geçen hafta yayınlanan ikinci yazımızda ise inşaat ve hizmet sektörüne kafa yormuştuk. Yazı dizimizin üçüncü ve son bölümünde ise kısaca sanayi ve eğitim sektörlerine göz attıktan sonra genel bir değerlendirmeyle "Samsun ekonomisi kısır mı?" sorusuna cevap vermeye çalışacağız.

***

Samsun, oldum olası sanayi ile barışamadı. Bir hammaddeyi işleyerek mamul haline getirme ve bunu pazarlama konusunda ulusal çapta başarı elde edebilen Samsunlu işadamı sayısı o kadar az ki...

Geçmişte tütün fabrikaları, daha yakın dönemde azot ve bakır fabrikaları gibi kamu yatırımları ile sanayi sektörüyle tanışan Samsun'da, özel sektörün yaptığı yatırımların daha ziyade Doğu Karadenizli işadamlarının sermayeleriyle sınırlı olduğunu görüyoruz.

Yeşilyurt ve Borsan gurubu örneklerinde olduğu gibi sanayi sektöründe uluslararası başarı hikayesi bulunan bir iki kuruluş dışında sadece tarıma dayalı sanayi konusunda ihtisaslaşabilmişiz. Fındık ve un fabrikaları, bu alanda öne çıkan başlıca tarımsal sanayi kuruluşları olarak dikkat çekiyor.

Samsun'un organize sanayisi hem nitelik hem de nicelik olarak Türk sanayisi içinde güçlü bir yer edinememiş durumda... Zamanında büyük gayretlerle kurulan Samsun serbest bölgesi de ne yazık ki istenen seviyelere bir türlü ulaşamadı.

Özel sektörde sanayici sayısı az olunca, devlet de uzun yıllardır bu sektöre yatırım yapmayınca Samsun'da endüstri gelişemedi. Oysa kentte faaliyet gösteren her büyük fabrika, beraberinde hem beyaz hem de mavi yakalı istihdamı sağlamakla kalmıyor, nakliyeden pazarlamaya kadar birçok yan sektörün gelişmesine ön ayak oluyor.

***

Samsun'da sanayi kültürünün olmaması elbette sektörün önünde büyük bir engel... Ancak bu tek başına gelişememenin sebebi değil...

Samsun'da üretim yapan bir tesisin hem iç pazarlara hem de uluslararası pazarlara açılmasında zahmetler var. Bu kentin ulusal demiryolu ağı ile bağlantısı hala Sivas üzerinden kuruluyor, o da bakım faaliyetleri nedeniyle yıllardır kesik!

Samsun'da ürettiğiniz bir malı Ankara'ya, İstanbul'a, İzmir'e ya da bir başka kente demiryolu ile taşımak için Sivas'tan tıngır mıngır götürmek zorundasınız!

Duble yol ağımız var ama yine büyük kentlerle aramızda erişme kontrollü modern bir otoyol bağımız da bulunmuyor.

Karşımızda devasa Rusya pazarı var... Avrupa, Kafkasya, Orta Asya ve Orta Doğu pazarlarının neredeyse tam ortasındayız. Ancak Samsun havalimanından dünya pazarlarına iş dünyasını taşıyacak aktarmasız uçak seferleri yok.

Limanımız son yıllarda nispeten hareketlense de denizcilik sektörünün uluslararası piyasalarda dahi büyüme sorunları yaşadığı ortamda Samsun'u sanayi alanında bir cazibe merkezi haline getirecek gemi trafiğinden söz etmek zor görünüyor.

Kısacası Samsun'da sanayicinin ürettiğini ulusal ve uluslararası pazarlara ulaştıracak hızlı tren ve otoyol projeleri hayata geçirilmiş değil.

***

Samsun'da sanayinin ayağa kalkması için sihirli bir değnek gibi anlatılan tersane projesi ise devletin üzerine düşen altyapı yatırımlarını yapmaması ile gemi ticaretindeki daralma birleşince hayal oldu.

***

Bütün bu handikaplar ortadayken, komşu illere verilen teşviklerden Samsunlu sanayicilerin yararlandırılmaması ve yerel yöneticilerin sanayicilere "yolunacak kaz" muamelesi yapması birleşince Samsun'un bir sanayi kenti haline gelmesi yakın gelecekte mümkün görünmüyor.

***

Samsun'da yükselişte olan bir sektör ise eğitim... Son yıllarda milli eğitim sisteminde yaşanan çalkantılar devlet okullarından özel okullara doğru öğrenci akımını hızlandırdı. Böyle olunca da birçok özel okul zinciri Samsun'da şube açmaya başladı.

Bu durum, eğitim kalitesinin nispeten artması ve emekli ya da atanamamış öğretmenlere istihdam olanağı sağlaması yönünden bir hayli faya sağlamış görünse de kazın ayağı öyle değil.

Her şeyden önce, açılan okullar belli ulusal markaların etiketini taşısa da kurumsallaşma yönünden birçoğu sınıfta kalmış durumda. Öğretmenlerin iş güvencesi yok. Eğitim politikaları ise tutarsız. Misal, "ikinci yabancı dil" eğitim verdiğini söyleyen okullardan bazıları, çocuklara bir sene İspanyolca dersi verdikten sonra öğretmeni işten çıkartıp ikinci sene Fransızca dersi vermeye başlıyorlar. Milli Eğitimden bir Allah'ın kulu da çıkıp "bu nasıl iş" diye sormuyor, soramıyor...

Kent ekonomisinde meydana gelen daralma ve özellikle orta direğin satın alma gücünün iyice düşmesi, özel okulların öğrenci bulmakta zorlanmalarına yol açıyor. Bu da okulların fiyatta rekabet etmeleri sonucunu doğuruyor. Haliyle öğretmene verilen maaşlar düşüyor, eğitim ortamı kötüleşiyor.

Korkarım, iki üç sene daha bu olumsuzluklar sürerse bazı okullar iflasa sürüklenecek ve Samsun'da önemli ölçüde istihdam sağlayan bir sektörde kriz patlak verecek.

***

Şöyle bir toparlayacak olursak... Samsun ekonomisinde her geçen gün artan bir sıkıntı var. Özel sermaye sahipleri, nicedir kredi ile sağladıkları döngüleri bile devam ettirememekten endişeleniyor. Ülke ekonomisinde yaşanan sıkıntılar, Samsun'u katlanarak vuruyor. Akaryakıt ve döviz fiyatlarının zıplaması, sıcak paranın çekilmesine ve iş döngüsünde kullanılan sermayenin kurumasına yol açıyor. İş var, ama nakit dönmediği için kimse ödemesini zamanında yapamıyor. Maaş ve sosyal sigorta ödemelerinde bile zorluklar yaşanıyor.

Buna ilave olarak, arazi seçimindeki yanlışlıklar, sermaye düşmanı yerel yönetim anlayışı, teşvik politikalarındaki haksızlıklar, yerli üreticiyi korumayan devlet politikaları, yatırım tercihlerinin sektörlerin ihtiyacına cevap vermemesi gibi sorunlar da orta yerde duruyor.

Ezcümle, Samsun ekonomisi kısır değil ama adeta kısırlaştırılmış durumda...

Tedavi var mı? Elbette... İşi ehline, liyakat sahibine teslim etmek tedavinin ilk adımı...